Kapitalizm ilerledikçe insanı kantitatif yani nicelikler, yani ölçülebilir özellikler üzerinden her hücresine kadar inceledi...
Kategorize etti...
Nihayetinde kapitalizmin insan dediği tüketici idi...
Nihayetinde insan dediği bir de yönetilmesi gereken kitle idi...
Ama ölçülebilir kavramlar üzerinden değerlendirmeleri gerekiyordu...
Yaş, cinsiyet, kilo, boy, gelir seviyesi...
Davranış biçimleri dahil sayısallaştırılmalı idi ki, ona göre kolay sömürülsün ve yönetilsin...
Her şey formülize edilebilmeliydi...
Diller sadeleştirilmeliydi...
Sadeleştirilen diller demek daha az düşünen, kolay kategorize edilen insan demekti...
Az düşünen kolay yönetilir, iyi sömürülürdü...
İnsanı bazı basit sloganlarla uyutmak ve ikna etmek kolay olurdu.
Mesela tıp eğitiminde “hastalık yoktur, hasta vardır" sloganını önüne koyarlar. 
Bu “artık slogan haline gelmiş” cümle öğrenciyi adeta hipnotize eder. Sonrasında mütemadiyen hastalıkları ve endüstriyel tıbbın kategorize edilmiş ilaçlarını ve tedavi sistemlerini huşu içinde ezber ettirirler...
Alışveriş alışkanlıklarını ölçümler ve gerekirse değiştirirler...
Yaşam dediğin ölçümlenebilir alışveriş alışkanlıklarıdır nihayetinde...
Ve herşeyin ölçülebilir bir ederi vardır...
Para da aslında bir ölçülebilirlik aracıdır...
Mesela bunların hukuğunda herkesin ölçülebilir bir parasal ederi vardır. Bir insanın ölümü ile ilgili bir tazminat davasında mesela...
Onun kaç para kazandığı ile ölmese kazanacağı paralar kazandığı üzerinden hesaplanıp değeri belirlenir...
Yeter ki kazancınız sistemin kayıtlarında yer alsın....
Asgari ücretli isen ona göre, daha gazla kayıtlı kazancın varsa ona göre...
Kısaca kazandığın para kadar adamsın...
Bunlara göre “Cep delik, cepken delik/ kevgir misin be kardeşlik” diyen Orhan Veli para etmezdi...
Hayatı boyunca doğru dürüst para kazanamayan Tesla da öyle...
Ya da Dostoyevski...
En entelektüelinin binbeşyüz kelime ile konuştuğu kapitalizmin kucağına oturmuş solculuk yaptığını sanıyor...
Ağızlarda sakız, tek ölçüt : para...
Yine Orhan Veli’den söyleyeyim;
“Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava yaşıyoruz, bedava.”
Yani...
Sisteme göre ölçülebilir bir değerin yoksa aslında hiçsin...
Bir de tersi var...
Dün Dünya beiten büyüktür diyordu Türkiye...
Bu gün büyüklüğün tanımını yapıyor...
Dünyadan Altmış bin vatandaşını topladı getirdi...
Kimi zaman oldu bir kişiye bir uçak gönderdi...
14 gün karantinaya aldı, yedirdi, içirdi, barındırdı, sağlığını takip etti...
Pandemide tüm vatandaşlarına bilabedel sağlık hizmeti sundu, sunmaya devam ediyor...
Her vatandaşına değerli olduğu hissini yaşatan bir devletimiz var şükür ki...
"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” kurucu felsefesine geri dönmüş, yeni dünyayı kuran devletimiz var çok şükür...
Kaç para kazandığına, makamına, koltuğuna değil mensubiyetine değer biçemeyen, kendisine paha biçilemez Büyük Türkiye var şükür...
Dünyaya alternatif olan budur...
Ölçülemez değerlerin öyküsü ve ülkesi... 
Buna rağmen...
Hala kendinize bir değer biçiyorsanız....
Bize de söyleyin, bilelim...
“Kaç paralık adamsınız?”
Ona göre davranalım size...