Vatman Fatma KORKMAZ

Korkusuz, cesur, güçlü…

Koskoca tramvayı götürüyor kadın başına… Elinin hamuruyla…

“Güçlü ve Örnek Kadınlar “ yazı dizisinin bu haftaki konuğu ilginç, pek duyulmamış mesleklerden birini yapan Vatman Fatma Korkmaz.

Fatma Korkmaz kimdir?

Fatma Korkmaz, güzeller güzeli bir kız çocuğuna sahip bekâr bir anne.

17. yılını çalışan, mesleğini çok seven bir kadın vatman.

 35 yaşımdan sonra hayatımın düzenini tersine çevirerek sil baştan başlayan bir kadınım ben.

Tüm yaşantımı, tüm bakış açımı değiştiren biriyim.

Hayatımdaki tüm fazlalıkları atarak yoluma devam ediyorum. Kiloları, fazla insanlari, fazla eşyaları…

Kaç yaşındaydınız evlendiğiniz de âşık mıydınız eşinize…

Üniversiteye başladığımda tanışmıştık, ilk flörtümdü 3.gün sözlenmiştik, okul bitti evlendik. 23 yaşındaydık, okulu yeni bitirmiştik, işimiz yoktu. Ailelerimize söyledik. Eşim işe girer girmez ailelerimizin de yardımıyla evlendik. Sonra askere gitti.

Gençken gözünüz hiçbir şey görmüyor. Zor muydu her şey, çok zordu ama zamanla her şeyin üstesinden gelmeyi başarmıştık.

Çocuğunuzu kucağınıza aldığınızda kaç yaşındaydınız?

 Kızım Melisa’yı 26 yaşımda kucağımıza aldık.

Eşim askerden gelmişti. Ben o zaman işe girmiştim. Vatman olmuş çalışıyordum. İşe girer girmez hamile kalamazdım çünkü performans sergilememiştim bu bana ters gelmişti. Önce işe girdiğim yere emek vermeliydim. 3 sene sonra hamile kaldım. Bebeğimin cinsiyetini öğrenmiştim ve 4 aylık olduğunda herkese söylemiştik. İşimde hamileyken hiç sorun yaşamadım… Son zamana kadar çalıştım. 4,5 kilo bebek doğurdum. Şuan hamile olduğunu gösteren bir kâğıt getirdiğinde kadın vatmanlarımız sürücü olarak tramvaya binmiyor, bebeği ve anneyi tehlikeye atmamak için sürüş yapmıyor.

Eşinizden ayrı yaşıyorsunuz, zor oldu mu ayrılık?

Anka kuşu gibi küllerimden yeniden doğdum.

Eşimden anlaşmalı olarak boşandım. 6 yıl oldu. Kızım, kedimiz ve ben birlikte yaşıyoruz.

Ayrılırken eşim tüm eşyaları alıp gitti. O dönem çok stresli, yorucu ve üzücü geçti. Çevremdekilere hiçbir şey anlatmamıştım. Avukata verecek param yoktu. Çünkü zamanında eşim maaş kartıma, kredi kartıma, yemek kartıma el koymuştu. Ay boyunca çalışıp emek verdiğim parayı ben değil eşim alıyordu bana harçlık tarzı biraz para veriyordu.

 Ailemin desteğiyle toparlandım. Tekrar eşya aldım, taksit taksit  ödedim, kısaca  sıfırdan yeni bir düzen kurdum. Şimdi çok şükür kızımla rahat, huzurlu ve mutlu bir şekilde kendi evimizde yaşıyoruz.

Kızım benim soyadımı taşıyor…

Eskişehir’ de ilk soyadı değiştirme davasını açtık ve tek celsede de kazandık kızımla birlikte.

Kızınızla eşiniz görüşüyorlar mı, kızınızın soyadını değiştirdiniz neden?

Kızımla eşim 2 yıl aralıklı olarak görüştüler sonra araları bozuldu.

 Baba üzerine düşen sorumlulukları yapmadı. Yeniden evlendi, bebeği oldu; ama benim kızıma olan babalık görevlerini maddi ve manevi olarak yapmadı.

Melisa 12 yaşına geldiğinde:”Ben babamın soyadını taşımak istemiyorum, senin soyadını istiyorum.” dedi. Dedesine gidip sordu.”Dedeciğim beni soyadına alır mısın? “ diye sordu. Dedesi de ”en bizim her şeyimizsin, sen nasıl istersen.” Deyince…

 Boşanan ailelerin bu soyadı farkı çok büyük sorun oluyor her yerde. Eskişehir’ de ilk soyadı değiştirme davasını açtık ve tek celsede de kazandık kızımla birlikte.

 Melisa, 14 yaşına, yeni kimliğiyle, Melisa KORKMAZ olarak girdi.  

Anne kız sevinçten havalara uçtuk desem yeridir…

Çok güzel ve alımlı bir kadınsınız, manken gibi; formunuzu nasıl koruyorsunuz? Genç kalmayı neye borçlusunuz?

Çok teşekkür ederim. Aslında bir hikâyem var. Ben hep kilolu biriydim.

“80”kilo ile gelinlik giydim. 90 kiloyla hamile kaldım ve 130 kiloyla doğum yaptım.

 Hep 100 kilolardaydım. O halimle de mutluydum. Giysi bulamazdım, diktirirdim.

Çocuğum kreşe başladı, öğretmenini gördü ve bana dönüp: “Anne zayıf ol, saçını sarıya boyattır, kırmızı ruj sür.” dedi.

Kızım istedi diye önce 20 kilo verdim, baktım diyet yaparken aç kalmıyorum bir 20 kilo da kendim için verdim. Böyle böyle, derken 60  kilo verdim. Sonra saçımı boyattım, kırmızı ruj sürdüm.  Çok şükür 70 kilolara indim.

Sonra meme küçültme ameliyatı oldum. Hoplayıp zıplamaya başladım. Spor yapmaya başladım.  Hayatım boyunca hiç spor yapmamıştım. Karın germe ameliyatı oldum, fazla derileri toplattım. 

5 yıldır zumba yapıyorum, pilates, yoga, fitness, yüzme, hiking ,tırmanma yapıyorum.  Masa tenisi, squash oynamayı öğrendim. Artık çok aktif bir sporcuyum. Değişik sporlar deniyorum.

Yaptığınız iş alışılmışın dışında, bize işinizden ve bu işe giriş öykünüzden bahseder misiniz, işinizi seviyor musunuz?

Eskişehir’ de vatmanlık yapıyorum. İşim ilginç bir iş.

Türkiye’ de sayılı kadın vatmanlardan, Eskişehir’ de ise 22 kadın vatmandan biriyim.

 İşe ilk giren kadın vatmanlardanım. 17. Yılımı çalışıyorum.

 Alman hocalardan eğitim aldım. “ Vatman olmak ister misiniz?” diye İşçi bulmadan bana kâğıt geldi. Tabi o zaman vatman ne bilmiyorduk, ray bile yoktu.

Sınavlara girdim, önce teorik sonra pratik sınavları başarılı bir şekilde geçtim, sağlık kontrolleri ve psikotesti de geçtim. İşe ilk başladığımda Trafik Kontrol Merkezinde çalıştım 3 yıl kadar. Doğum yaptıktan sonra sürüşe geçtim.

İşimi çok severek yapıyorum. Ruhumu katıyorum,  özveriyle çalışıyorum.

Çalışırken çok mutluyum, yüzüm hep gülüyor.

Herkese selam verip el sallıyorum.

Çoğu yolcularım tanır beni.

 Tramvay sürerken duruşlarıma, kalkışlarıma dikkat ederim. Yaptığım işte elimden gelenin en iyisini yapmak isterim.

Güzel bir kadınsınız, vatman olmada hem güzel hem de kadın olmak avantaj mı yoksa tersi mi?  

      

Vatman olmak genel olarak zor bir meslek; üstüne bir de kadınsanız daha da zor.

Tramvayın önünde dikkat çekiyorsunuz; bir de kadınsanız bir kez daha bakarlar.

Ben, 6 gün sabah 5.00 te işe gidiyorum bir gün izin kullanıp 6 gün akşam vardiyasına gidiyorum bazen 00.00 a bazen 01.00 a kadar çalışıyorum.

Herkesin uyuduğu saatlerde ben işe gidiyorum ya da geliyorum.

Anneyim sabah 5’ te çocuğumu bırakacak kimseyi bulamadım; uyumadan önce Melisa’yı anneme bırakıyorum, iş çıkışında gidip alıyorum ya da akşam vardiyasında çocuğum tek başına evde kalmasın diye annemde kalıyor.

Gece 01.30 da işten geliyorum, uyumadıysa gidip alıyorum. Uyuduysa sabah gidiyorum.

Çocuğumun okulu varsa ders programını beslenmesini alıp anneme gidiyorum 06.30 da çocuğu hazırlıyorum okula bırakıp, eve geliyorum ve tekrar uyuyorum.

Uyuyamadığım zamanlarda çok yorgun ve uykusuz olurum. Sürüşte tehlikeli uykusuzluk…

Okuldan zamanı geldiğinde Melisa’yı okuldan alıyorum, ödev yaptırıp ertesi günün programını hazırlayıp anneme bırakıyorum ve işe gidiyorum 6 gün böyle geçiyor. .

Yaptığım işte en önemli sorun: TUVALET…

 Kadınlar için tuvalet sorunu daha da önemli erkeklere göre.

Son durağa gittiğimde 2 dakika kalırsa koştur koştur inip tuvalete gidiyorum – zamanım yoksa öbür tura kadar tutmak zorundayım- ve sürüşe devam ediyorum. Benim sürüşüm bitti gidiyorum diye bir şey yok. Diğer vatman gelip de ona tramvayı teslim edene kadar inmek yok.

Geceleyin molaya indiğim zaman kendi başıma bekleyemem, güvenliklerin ya da diğer erkek vatmanların yanında beklerim.

 Temposu yüksek bir iş… Çoğu zaman, siz daha yatakta gözlerinizi açmaya, uyanmaya çalışırken ben molaya iniyorum.

Yaptığınız işte dikkat çok önemli, bu konuda neler söyleyeceksiniz?

 300 kişinin hayatı benim sorumluluğumda bunun o kadar bilincindeyim ki ,uykuma yememe, içmeme, gözüme kulağıma, reflekslerime dikkat ederim.

Tramvayın koltuğuna oturduğum anda her şey bitiyor benim için, sadece sürüşüme odaklanıyorum.

Her durağa özenle yanaşıyorum, çoğu zaman 30 saniyenin bile hesabını yapıyorum.

Yolcularımı güvenle ve zamanında işlerine, okullarına yetiştiriyorum.

Erken sürüşe başlayacağım günlerde, misafir kabul etmiyorum ve misafirliğe gitmiyorum. Erken uyuyorum.

Sağlık kontrollerimi hiç atlamıyorum. Her 5 yılda bir psikoteste giriyorum. İşe başlamadan önce duyuruları, son gelen talimatları okuyorum. Diğer vatmandan tramvayı teslim alırken tüm kontrollerini yapıyorum.

Kadın olmak hem zor hem de güzel bu konuda neler söyleyeceksiniz?

 Kadın olmaktan, anne olmaktan da çok mutluyum. Sanırım anne olduğum için daha güçlüyüm. 

Gerçekten kadın olmak çok zor, çalışan kadın olmak daha zor...

Hayatınız iş, ev, çocuk arasında geçiyor. Ben bir düzen oturtturdum bu düzen de devam ediyorum.

 İş hayatında işimi düzgün yapayım diyorsunuz, ev hayatında süpürgeyi, temizliği düzgün yapayım diyorsunuz, çocuk deseniz ödevleri, okulu hepsi sizde… Kısaca kadın olmak zor, zor olduğu kadar da güzel bir olay...

Kendinize zaman ayırabiliyor musunuz?

Çok okuyorum, her şeyi ve her yazarı…

Spora gidiyorum aksatmadan…

Kızımla birlikte şehir şehir geziyorum.( İstanbul, Bursa, Sapanca, Nevşehir, Çanakkale, İzmir…)

 Gittiğimiz şehirlerde her türlü aktiviteyi yapıyoruz.( rafting,parasinding, banana, tekne, paraşüt, kayak, dalış , zipline..)

Film izliyorum, internet dizileri izliyorum, kızımın öğrettiği, önerdiği podcastleri dinliyorum.

Arkadaşlarımla, komşularımla buluşurum.

Tramvay sürerken 30 saniye bile çok önemli… Bu kuralı normal yaşantımda da uyguluyorum. Zamanı ilmek ilmek tadını çıkara çıkara değerlendiriyorum.

Kızınız da dâhil olmak üzere bütün kızlara neler söylemek istersiniz?

 Lütfen kendinizi geliştirin, meslek sahibi olun.

İşim olmasaydı, yeni bir hayata başlamaya cesaret edemezdim.

Ayrıca kendinizi sadece fiziksel olarak değil, zihinsel olarak da geliştirin.

Araştırın, okuyun, yorumlayın. Bir hayaliniz, yönünüz, amacınız olsun.

Amaçsız dolaşmayın!

Güzel giyinin, güzel konuşun, güzel dinleyin ve güzel bir yüreğiniz olsun!

Kendinizi önemseyin.

30 saniyenizi bile kime harcadığınıza dikkat edin.  

Ne yaparsanız yapın elinizden gelenin en iyisini yapın. Gönlünüzü katarak yapın.

Anne olun. İş yaşantısı içinde çalışırken anne olmayı unutmayın.

 Yaşam felsefem şu:”Hayatınızda ki fazlalıkları atın, gitsin!  Fazla kiloları, fazla insanları, fazla giysileri…”

Diye, bitiriverdi sözlerini “ Vatman Fatma…”

Yaşadığı hayatın hakkını veren güçlü ve örnek bir kadın Fatma Korkmaz…

Yolun açık olsun güzel yürekli kadın…