Bugün kırklı yaşlarını ve üzerini yaşayanlar çok ama çok şanslı bir nesil.

  Ben geçen yüzyılda doğdum.

  Geçen binyılda doğdum.Yirminci yüzyıldan gelip, yirmibirinci yüzyılda yaşıyorum.ikinci binyıla ulaştım.

  Döğenle, patozla harman yapıldığını da, kurtuluş savaşında kullanılan kağnıların aktif kullanıldığını da gördüm.

  Dört rakamlı, ev değerinde, manuel santralli telefonları da gördüm, akıllı telefonları da.

  Uçaklarda bile sigara içildiği dönemleri de gördüm, açık havada içilmesinin yasak olduğu dönemi de gördüm.

  IMF şefinin adını herkesin bildiği dönemleri de gördüm,sokaklarda araç park edecek yer kalmadığı dönemi de gördüm.

  Tarih okumayı severim. Eskiden, gözlerimi kapatır Fatih döneminde yaşamayı, tarihe tanıklık etmeyi hayal ederdim.Ama şimdi iyice anlıyorum ki, belki de en hızlı ilerleyen tarihi bizzat yaşıyoruz.

  İki kutuplu dünya, soğuk savaş, tek kutuplu dünya, fakir ve dört tarafı denizlerle ve düşmanla çevrili Türkiye derken, yeniden küllerinden doğan, gelişen şahlanan , güçlenen Türkiye’nin içinde yaşıyorum.

  Dün itibariyle yirmibirinci yüzyılın Yeni Büyük Türkiye’si yeni bir evreye geçti.Vites yükseltti. Bir kez daha tarihe tanıklık ettik. Rahmetli Cumhurbaşkanımız Turgut Özal otuz yıl önce “ Yirmibirinci Asır Türk asrı olacak” demişti.

  Kızılelma’ya kutlu yürüyüş emin adımlarla devam ediyor.Bu milletin bir ferdi olmak, şanslı nesilin bir üyesi olmak gurur verici.Çok şükür ki bize bunları bahşeden Yaradan’a.

  Çok şükür.

  Çok şükür.

- - - - - - -