Emirdağ otobüs terminalinde Ayakçı Arap, herkesin tanıdığı bir sesle bağırıyordu: "Eşşeher, Eşşeher.." Ayakçı Arap’ın aynı kelimeyi, aynı tonlama çığrışması ortalığa tatlı bir telaş veriyordu.

               

Aslında terminal etrafında birikmiş olan topluluk, otobüsün Eskişehir’e gideceğini biliyordu. Afyon’a resmi işlemler için giden sınırlı sayıdaki yolcu, minibüsler tarafından taşınıyordu. Ankara yolcularını ise çoğunlukla Akşehir otobüsleri götürüyordu. Yolcular yoğun olarak Eskişehir’e gitmeyi tercih ediyordu. Bu tercihin sebebi neydi? Afyon hem il merkezi hem de yakın olmasına rağmen niçin Eskişehir’e gitmek arzu ediliyordu?

   

60’lı yıllarda, Eskişehir’e yolcu taşıyan otobüs firması ikiye çıkmış, bu iki firmanın arasındaki rekabet sonucunda yol ücreti bir bardak çay fiyatına düşmüştü. Bilhassa gençlerin üçü beşi bir araya geliyor: ’’Haydi Eskişehir’e gidelim. Çay çorba içer geliriz. Şöyle bir hava alırız.’’ diyerek birbirlerini Eskişehir yolculuğuna ikna etmeye çalışıyorlardı. Firmalar arasındaki rekabet öylesine kızışmıştı ki, ara sıra küçük çapta ağız dalaşı bile  oluyordu. Otobüs firmasının birinin patronu, devamlı müşterilerde önce indirim yapacağını, ardından da bedava taşıyacağı söylentisini yayıyordu. Öbür firma ise, yolcularını Eskişehir’e bedava taşımanın yanında, çay çorba ücretlerinin de kendilerine hediye olarak verileceğini dillendiriyordu. Konu sanki kara mizah bir havaya bürünüyordu. Gün boyunca Emirdağlılar Eskişehir’e gidip geliyordu.

Emirdağlıların bu aşkın kentine olan düşkünlüğünü sadece gezmek, dolaşmak veya ticari ilişkiyle açıklamak mümkün müydü? Yoksa Yunus Emre’nin sevgiye çağıran sesi miydi onları çeken? Veya Nasrettin Hoca’nın hikmet dolu nükteleri miydi?

Her ne söylenmişse sevgiden yana

Baharı Sakarya vadisinde yeşerir

Yunusça bir sokuluştur derinliklerine ruhun

Bir muştu olur yayılır yeryüzüne sevecen

Bir tarih ve kültür hazinesi olan bu şehirle Emirdağlıların Türkmenlik şuuru birbirine kavuşmak mı istiyordu yoksa?

Bilgeliği yoğurmuş Anadolu toprağıyla Hoca

Aydınlık müjdecisi o ince gülüşleriyle

Dün söylenmişçesine yeni, çınlıyor kulaklarda Yunus

"Her dem yeniden doğarız bizden kim usanası”

Adalar boyunca uzanan yazlık çay bahçeleri, sinemalar ve cadde gezinti ve eğlence yerleriydi. Porsuk kenarında oturup bir bardak çay yudumlamak gönüllere zenginlik katardı.

Porsuk, şimdilerde etrafındaki salkım söğütlerin hastalıklı bakışları ile yetkililere derdini anlatmaya çalışıyor sanki.

Salkım söğütler gamzesinden öper Porsuk’un

Ay utanır şavkı düşer sularda hâlelenir

Bir hüzün dolaştırır yüreğinde buruk

Gölgesine sığınmış yoksullar Kurşunlu’da çınarların

Yine Yediler, Hamamyolu alış-verişin çok canlı olduğu mekânlardı. Bunların dışında, 1980’lere kadar Eskişehirspor sevgisi en yüksek derecesindeydi. Emirdağlı gençler maçlara gruplar halinde gelirler, stadyumda varlıklarını hissettirerek takımlarına destek olurlardı.

Sabır yontar nakkaşlar lüle taşından

Bir düğün sabahına uyanırken çarşılar

Taşın saltanatıdır şimdi vitrinleri süsleyen

Uzanır bir güzelliğiyle Yediler boyunca

Salnamelerde; Emirdağ’ın Eskişehir’e bir şoşe ile bağlı olduğunu ve yaya olarak 18 saatlik mesafede bulunduğunu yazıyordu. Bu yüzyılda Emirdağ; Afyon’a, Eskişehir’e ve Eskişehir üzerinden 48 saatlik mesafe ile Bursa’ya şoşe ile bağlanıyordu. Yine salnamelerde, bölgenin en kaliteli buğdayının Emirdağ’da yetiştirildiğini, emsallerine göre daha fiyatlı olduğunu, Eskişehir’e kağnılarla taşındığı belirtiliyordu. Keza İstanbul-Ankara demiryolunun Eskişehir’den geçmesi ile Emirdağ’dan getirilen tahıl fiyatlarının arttığı ifade ediliyordu: "Elyevm Dersaadet’den Ankara’ya temdîd idilmekde bulınan şimendüfer hattının kazanın ticâretce irtibât-ı teması olan Eskişehir’e takrininden beru zehâir fiatınca terakki görülmekdedir."

Emirdağ halkı 17.yüzyıl başlarında Bozulus fermanı ile Emirdağ’a iskan edildikten  hemen sonra Eskişehir’le ticari bağlar kuruyordu. Buna dayalı olarak, Emirdağ’dan Eskişehir’e sürekli olarak damızlık ve kasaplık koyun ve sığır getiriliyordu.

1960’lı yıllarda Emirdağlı, otobüsçüler, kamyoncular, besiciler, sebzeciler, inşaatçılar Eskişehir’e yoğun olarak yerleşmeye başlıyordu. Bu yıllarda Eskişehir’de çok canlı bir ticaret hayatı kendini göstermeye başlayınca Emirdağ’da insanlar bir an önce bu ticaretten pay almak amacı ile yoğun bir göçe hazırlanmaya başladı.

Emirdağ’ın hızlı artan nüfusuna artık tarım ve hayvancılık yeterli olmuyordu. Geçim kaygısı, iyi bir gelecek kurma isteği insanları göç etmeye zorluyordu. Yine bu yıllarda  Avrupa’ya işçi olarak gidenlerin  hayat standartlarının bir anda görünür bir şekilde değişmesi insanların göç hevesini hareketlendiriyordu. Artık ya Eskişehir veya yurtdışı üzerine hayaller kuruluyordu.

Eskişehir’in bir büyüsü vardı, insanları kendine aşk derecesinde bağlayan. Bu büyünün sırrı şanlı bir maziyi, muhteşem bir geleceğe bağlamanın şifresinde mi gizliydi?

Ufkunda birleşir Eskişehir’in bütün görkemler

Şanlı bir mâziden muhteşem bir istikbâle

Donanır al-beyazını aylı-yıldızlı gök

Destanını söylemeye durur Türkmen Dağları 

Zamanın esatire bürünmüş perdesinin gerisinde önce Sultan Alaaddin görünüyor, ardından  da okunan hutbe ile Osman Bey,yeni ümitlerin kapısını aralıyordu.

Muzaffer orduların yiğit erleri yürür

Önde Sultan Alaaddin Fetih Suresinde dili

Zafer üstünedir yakarışı – duası alp-erenlerin

Dolaşır ruhaniyatı sevdalı gönüllerde

Kayı’nın şahin bakışlı Kara Osman’ı

Yükseltir türküsünü Sultanönü durağında

Zorlanmadan aşsın diye şu yüce dağları

Sırtını sıvazlamış Şeyh Ede-Balı

Emirdağlıların gerçekleşmesini istedikleri rüyaların en başında "Eskişehir’de bir mülk sahibi olmak" gelmektedir. Özellikle gurbetçilerimizin tercihi bu yönde olup Eskişehir’de edindikleri ev, arsa, dükkân bir övünme vesilesi kabul edilmektedir.

Çifteler ve Mahmudiye merkez nüfuslarının yaklaşık yarısı Emirdağ kökenlidir. Keza Eskişehir merkezde yüz elli bin Emirdağlı ikamet etmektedir. Bu durum Emirdağ’ın resmi olarak bağlı bulunduğu Afyon ile arasının zaman zaman açılmasına da sebep olmaktadır. Emirdağ, Afyon’dan yatırım anlamında en az pay alan ilçesi durumundadır. Söz konusu durum gündeme getirildiğinde yetkililer; "siz zaten Afyonlu olmayı kabul etmiyorsunuz. Size Eskişehir yatırım yapsın" mealinde konuşmalar yapmaktadırlar.

Emirdağ kamuoyunda sık sık Eskişehir’e bağlanmak düşüncesi dillendirilse de şimdiye kadar fiili bir girişimde bulunulmamıştır. Eskişehir’e bağlanmanın siyasi anlamda da Emirdağlılara katkı sağlayacağı belirtilmektedir. Zira Emirdağlılar Eskişehir’de siyasi olarak varlıklarını ortaya koyamamışlardır. Bütün teşebbüsler başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu konuda yeni stratejiler geliştirme gerektiği fikri yaygın bir kanaattir.

Emirdağlılar zengin kültürlerini gittikleri her yerde yaşatmasını bilmişlerdir. Eskişehir’de de  Emirdağ kültürünün bir örneğini her için görmek mümkündür.

Eskişehir’deki Emirdağlılar artık sadece hayvancılık, pazarcılık, esnaflık gibi mesleklerde değil, Eskişehir’in bilim, kültür alanlarında da kendini ispatlamaya başlamıştır.

Emirdağlı iş adamlarının cesaretli girişimleri binlerce çalışana istihdam sağlamaktadır. Sivil toplum kuruluşlarında yönetici olarak görev almaktadır.

Emirdağlılar, Eskişehir’in kalkınmasına akıl yorup alın teri akıtmışlardır. Eskişehir’in hayatından bir an için Emirdağlıların çıkarıldığını düşünelim. Eskişehir’in böyle bir dururuma gelmesi herhalde felaket derecesinde olurdu.

Kaldı ki Emirdağ halkı; tarihi geçmişini unutmadan yöresel kültürünü yaşatmaya çalışırken yerleştiği kente de ortak değer katmayı becermesini bilmiştir. Bir başka deyişle Emirdağlı, "Eskişehirli olmak" ortak paydasına aidiyat duygusu ile girmeyi başarabilmiştir. Eskişehir’in kent belleğinin oluşumuna Emirdağlıların verdiği tat ve kattığı renk herkesin malumudur. Bir şehrin içselliğine girmek demek, inkâr ve yabancılaşma ile değil, ahenkli bir uyumla sağlanabilir. Kentin ortak kültürü, yöresel parçaların birleşmesi ile meydana gelir.