Vefa kelimesi sözlüklerde; sözünü yerine getirme, sözünde durma, borcunu ödeme; sevgi, bağlılık ve dostlukta sebat; yetme ve yetişme; güzel ve yüce ahlâk anlamlarında kullanılır. Vefalı kişi, üzerindeki hakları eksiksiz ödeyen, yerine getiren ve sadece kendi hakkı olanı alan kişidir. Vefa kelimesi aynı zamanda, aldatma ve hıyanetin zıt anlamlısıdır.

     Türkçe’ de vefa ile ilgili kelime oldukça fazladır, bunları sözlüklerden bulmak mümkündür. Vefa duygusu, ancak dostluğun, sevginin ve kardeşliğin bulunduğu ortamlarda kendini gösterir. Çıkar ilişkileri, aldatma, hıyanet, nifak ve nankörlüğün olduğu yerde vefadan söz etmek mümkün değildir. Vefa duygusunun çıkar kaygısı, karşılık bekleme arzusu, bedel ödeme beklentisi yoktur. Vefa duygusu; saf, tertemiz, pırıl pırıl, katışıksız bir sevgidir. Bu sevgiyi taşımak, etrafındaki insanlara sinerji vermek her insanın yapabileceği bir meziyet değildir.

 Mayasında vefa olan dostluklar, arkadaşlıklar kalıcıdır, süreklidir. Aksi durumlardaki birliktelikler ise sabun köpüğü hükmünde olup çıkar ilişkisi bittiği anda hemencecik sönüverirler.

   Vefa, dost ikliminde yetişen güllerdendir. Onu düşmanlık atmosferinde görmek mümkün değildir. Vefa, duyguda, düşüncede, tasavvurda aynı şeyleri paylaşanların etrafında sürekli eser durur.  Kinler, nefretler, kıskançlıklar ise vefayı yok eder. Vefa, sevginin, mürüvvetin bağrında boy atar, gelişir, düşmanlık ikliminde ise bir anda kaybolur.

      Türkçe’nin büyük şairi Fuzuli vefa konusundaki bir beyiti şöyledir:

’ Vefa her kimseden kim istedim ondan cefa gördüm

   Kimi kim bîvefa dünyada gördüm bîvefa gördüm

(Her kimden vefa istediysem ondan cefa gördüm; kimi gördüysem vefasız dünyada, onun vefasızlığını da gördüm)

    Vefa duygusu, gönüller sultanı Mevlana’nın dilinden inciler olup dökülür :        “Vefa nedir, bilir misin? Vefa arkanda bıraktığını, giderken yaktığını yabana atmamandır. Vefa; dostluğun asaletine, bir dua sonrası verilen sözlere, hayâllere ihanet katmamandır. Vefa; ötelerin sonsuz mükâfatı karşısında, cehennemi hafife almaman, ulvi güzellikleri dünyaya satmamandır.”

   Vefa; sözünde durmaktır, kadir-kıymet bilmektir, terk etmemektir. Vefa, Allah’ın insanlara bahşettiği en büyük nimetlerdendir. Vefa; kişinin sözüne, yeminine sadık kalması, dostlarını unutmaması, onların dostluklarına ve iyiliklerine daha güzeliyle karşılık vermesidir.  Vefa bir borçtur ama  ödenmediği takdirde insanı parmaklar arkasına hapsetmez. Bu borcun ödenmesi sadece kişilik sahibi olmakla sağlanır. Bu borç, insanı insan yapar. Vefalı insanın yeri gönüllerdedir. Gönüllerdeki yer, nice saraylardan, nice kaşânelerden daha makbuldür.

  Yahya Kemal’in şiirlerini tercüme eden bir Batılı, ‘vefa’ kelimesinin kendi dillerinde karşılığını bulamaz. Yerine hangi kelimeyi yazması gerektiğini sorunca, Yahya Kemal, “Vefa kelimesini olduğu gibi yaz.” cevabını verir.             Sözün ustaları der ki; ‘’ Vefa ile dostluk ikiz kardeştir. Cömertlik olmayınca malın, vefa olmayınca dostluğun hayrı yoktur.’’

  Yazıyı ilmin kapısı, ahde vefanın numunesi Hz. Ali’nin asırların ötesinden, geleceğin uzak diyarlarında muhatabını bulacağı sözüyle bitirmek yerinde olacaktır: ‘’Kimseden vefa görmesem de, vefa göstermeye devam edeceğim.’’