Bir aşk ilişkisi ne zaman başlar?

“İki Bekâr” oyununda aşk ilişkisi Shanette Melburn’un bir sakarlığıyla başlıyor. Çoğu zaman erkek ve kadın ilişkilerinde “erkek kovalar- kadın kaçar” şeklindeydi. Modern zamanlarda ise durum tersine evrildi. Günümüzde erkek kaçıyor, kadın kovalıyor neredeyse. Tıpkı oyunda Jack Fisher’in yaptığı gibi.

Şehir Tiyatrolarının sahnelediği “İki Bekâr” “Sam Bobrick’in yazdığı bir oyun. Şehir Tiyatroları daha önce yazarın “Halktan Biri” oyununu da sahnelemişti. Jack ve Shanette, ikisi de başarısız ilişkiler yaşamıştır. Kadın, cesaretle yeni bir ilişki isterken erkek bu ilişkiden kaçmaktadır. Tesadüf bu ya; çift sıra dışı bir şekilde tekrar tekrar karşılaşır ve her karşılaşma sonrasında yakınlaşır; ancak her karşılaşma aynı zamanda ayrılığa da neden olur. İlişki inişli çıkışlı durumlarla ilerler. Shaanet’in hayatına giren diğer erkeklerden birkaç tanesi tehlikelidir ve Jack de zarar göreceği endişesiyle uzaklaşmaya gayret eder. Sonunda çiftimiz ayrılır. Kadın kendini işe verir, dünya çapında başarılar elde eder. Erkek, işi gücü boş verir dünyayı dolaşmaya başlar.

Her ikisi de bu durumda yalnızca diğerinden değil kendinden de kaçmanın yolunu bulur. İşe güce dalmak ya da dünyayı dolaşmak. Ya da ya da ya da aşktan kaçmak. Tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi. Kadın aşkta yenilirse kendine sarılıyor, kendine sahip çıkıyor, işe güce dalıyor; erkekse dünyada başka başka gezintilere çıkıyor. Doğrusu Paris iyi bir seçenekti.(!)

Yaklaşık 80 dakikalık tek perdelik oyunda sevgili olmaya alışan iki kişinin komik anlarına tanıklık ediyorsunuz. Oyunun başlangıcından Frank Sinatra’nın My Way, Strange in The Night şarkıları oyunun atmosferine romantizmin sızacağına ilişkin ipucu taşıyordu. Oyun başladığında da bu romantizmin komikliklerle örüldüğünü gördük. Bu ilişki her defasında bitti derken son sahnede Paris’teki karşılaşma sahnesinde çiftlerimizin birbirlerinden kopamadıklarını gördük ve oyun mutlu sonla bitti.

Bol kahkahalarla izlediğimiz oyunu Şehir Tiyatroları oyuncularından Mete Ayhan yönetiyor. Burcu Tutkun ve Mustafa Kılıkçı da oynuyor. Mete Ayhan oyun metninde bulunan pek ok şeyi sadeleştirmiş. Oyunun sunumunda “Aşk eğlenceli bir şeydir” diyor. Sitkom tadında olan oyun sahnede romantik komediye dönüşmüş.

İki ya da üç kişilik oyunlarda, oyuncuların yarattığı ortak sinerji daha önemlidir. Burcu Tutkun ve Mustafa Kılıkçı oyunda birbirlerini bütünleyen bir oyun çıkardılar. Mustafa Kılıkçı her oyunda rolüne çok katkı sunuyor. Oynadığı rolü “keskin” bir noktaya taşıyor. Burada da özellikle içe kapanık bir erkek ile sürekli kadına keskin çıkışlar yapan durumuna çok kolaylıkla yükseliyor; birden bire “Shanette, sen beni dinlemiyor musun?” derken tekrar sükûnete çekiliveriyor; hem seyirciyi hem de Shanette’yi şaşırtmayı başarıyordu. Burcu Tutkun da rolünü büyük bir başarıyla oynadı. Oyundaki duygu değişikliklerini harika bir şekilde verdi.

Ancak oyunun komedi kısmı romantik kısmına ağır basıyordu. Özellikle o duygusal durumu vermesi açısından bir kaç romantik şarkının da oyuna dahil edilmesi yerinde olurdu. Özellikle Paris sahnesinin biraz daha uzaması bu romantizmi duyumsatabilirdi.

“Ayrılıklar bir ilişkiyi bitirebilir mi”?

Attila İlhan bir şiirinde “ayrılıklar sevdaya dâhildir” der bir şirinde. Oyundaki mutlu son ayrılıklar sonrasındaydı. Başta, “Bir aşk ilişkisi ne zaman başlar” diye sormuştum. Şimdi de “Ayrılıklar bir ilişkiyi bitirebilir mi” sorusunu da sormak yerinde olacak. Bir kere yürek bağlanmaya görsün. Kendini işe güce versen de her şeyi bırakıp dünyayı dolaşsan da yüreğin seninle gelecektir.

En iyisi mi, siz siz olun yüreğinizdekinin yanında kalın.