Bu gün Alfred Adlerin  yaşamın anlamı adlı kitabından bir bölümü paylaşmak yararlı olacaktır. Toplumsal yararlılığın önünde duran en temel engel: Güçlü Aşağılık Duygusunun varlığıdır. Peki bir insanda aşağılık kompleksi olduğuna ilişkin davranışsal ip uçları nelerdir? Elbette aşağıda sayılan belirtiler zaman zaman hepimizin gösterebildiği tepkilerdir. Ancak bu belirtilerin görülme sıklığı ve sürekliliği önemlidir.

 Aşağılık kompleksi yaşayan bireylerde ilk belirtinin sabırsızlık olduğunu belirten Adler,” insanların ara sıra zorlukları aşmayı başarıncaya kadar bekleyemediği için sabırsızlandığını” bunun normal olduğunu, ancak bu tutumdaki sürekliliğin  ve sıklığın insanın zorladığının göstergesi olduğunu belirtir. Ona göre zorlukları aşabileceğini bilen kişi sabırsızlanmaz. Ne zaman devamlı hareket halinde olan ve bu esnada ruhsal iniş çıkışlar ve tutkular gösteren bir insanı gözlemlesek, onun güçlü bir aşağılık duygusuna sahip bir insan olduğunu düşünebiliriz.

Öte yandan diğer belirti;  kavgacı, saldırgan davranışlardaki süreklilik de aşağılık duygusunun önemli bir belirtisi olduğunun belirtir..(sy.26) Hepimiz olaylar karşısında zaman zaman saldırgan ve kavgacı olabiliriz. Ancak etrafımızda her an patlayacak bomba gibi dolaşan insanları gözlemleriz. Örneğin arabamızla  kırmızı ışıkta beklerken henüz sarı ışıktan yeşile geçmeden, arkadaki arabanın size klaksiyon çalarak hareket etmeniz gerektiğini haber vermesi ya da size yolda sıkıştırıp,  bir de arabasıyla yanınızdan geçerken el kol hareket yapması gibi davranışlara maruz kaldığımızı ve bu davranışların sıklığını düşünürsek toplumsal olarak ne denli güvensiz olduğumuzu da anlayabiliriz.  Bu örnekleri hepimiz günlük yaşamımızda  çoğaltılabiliriz.. 

Diğer bir belirti, aşağılık duygusuna sahip bireylerin, diğer insanları kendinden mümkün olduğu kadar uzakta tutmak istemelerine yönelik davranışlardaki sürekliliktir.. Bu insanlar yenilikten hoşlanmazlar. Yeni durumlarla karşılaşabileceği yerlere gitmeyi sevmezler, aksine kendilerini güvende hissettiği küçük çevrelerinde  kalmayı tercih ederler. Oysa sağlıklı bir birey için insanın sosyal ilişkilere ve sağduyudan gelen tüm yenilik rüzğarlarına gereksinimleri vardır.

Aşağılık kompleksi olan bireylerin sürekli emir kipi kullandıkları dikkat çekicidir. Adler’e göre; “ büyük bir aşağılık duygusundan muzdarip olan çocuklar güçlü çocukları çevrelerinden uzaklaştırmak ve emir verebilecekleri, hükmedebilecekleri daha zayıf çocuklarla oynamak isterler.”.(sayfa 34)

Diğer bir belirti  bu tür duygunun esaretinde olan insanların devamlı ‘Bunu şöyle yapardım’ ‘Bu işe girerdim’, ona karşı çıkardım… ama!’diyen inasanlarla karşılaşırız. Tüm bu ‘evet-ama’-açıklamaları büyük bir aşağılık duygusunun işaretleridir Kararsızlık da bir diğer önemli belirtidir. Birçok insan bir adım iki adımım arkaya atar, bu büyük bir aşağılık duygusunun işaretidir.(sayfa 36)

Son olarak, sürekli haklı çıkmayı yaşam hedefi haline getiren bireyler ile  her şeyi bilen kişileri de yukarıdaki belirtileri eklediğimizde  önce kendimizi yeniden gözden geçirmeliyiz ve bu davranışları  olumluya çevirmek için kendimiz eğitmeliyiz.

Bu konuda Adler bu davranışlarda süreklilik gösteren  bireylerin hasta olduğunu ve böyle hastalara uygun tedavi şeklinin onları cesaretlendirmek ve asla cesaretlerini kırmamak olduğunu” belirterek sözlerini şu şekilde sürdürür: “Bizim, onları kesinlikle zorlukları aşabilecek olduklarını ikna etmemiz gerekmektedir. Özgüven sadece bu şekilde güçlenebilir ve aşağılık duyguları sadece bu şekilde tedavi edilmelidir..(sayfa 46)