“Tarih boyunca insanlar; yönetimlerde söz sahibi olabilmek için egemen güçlere karsı mücadele vermiştir. İnsanlık var olduğu sürece de bu mücadele kesintisiz devam edecektir.”

Avukat Ahmet Vural, son kitabı “Ortak Aklımıza Ne Oldu?” (2017 Anayasası Türkiye’yi Nereye Götürüyor” adlı kitabının tanıtım yazısına böyle başlıyor.

İlkel komünal toplumdan günümüz rejimlerine gelinceye kadar pek çok yönetim biçimi denenmesine rağmen, insanın adil bir yönetim arzusu ve mücadelesi halen devam etmektedir. Ahmet Vural, bu konuda tarihin önemli bir dönüm noktasına dikkat çekiyor. 1215 yılından imzalanan Magna Carta anlaşmasıyla toplumlar için tek adam rejiminden “ortak aklın” hâkim olduğu bir devreye girildiğini belirtiyor. Bu durumun sonraki yıllardaki aydınlanmanın da yolunu açarak Fransız Devrimi ile birlikte de parlamenter sistemlerin ve halkın yönetime katılmasına olanak sağlayan “demokratik” rejimlerin önünün açılmış olduğunu da dikkat çekiyor.

Ahmet Vural, “Ortak Aklımıza Ne Oldu?” kitabında özellikle 16 Nisan 2017 seçimleriyle birlikte başkanlık sistemine kendi deyimiyle “Tek Adam” rejimine geçişle Anayasadaki değişikliklerin –yasama-yürütme-yargı- üzerindeki etkilerinin neler olabileceği; sosyal, ekonomik etkileri üzerindeki görüşlerini ve kaygılarını dile getiriyor. Dünya tarihinden örnekler vererek, bu konuda “Ortak Aklımıza Ne Oldu?” sorusunu soruyor.

Ahmet Vural’ın bu kitabı, gündemi yakından takip eden ve bu konudaki görüşleri değerlendirmek isteyen kişiler için bir referans kitap olma özelliği var. Bundan daha da ötesi, bir dönemin değerlendirilmesiyle ilgili sonraki yıllarda da duyulan kaygıları ve demokratik bir rejimden beklentilerinin neler olduğuyla ilgili kalıcı bir belge niteliğinde.

Nasıl yönetildiğimizin önemi, hayatın içinde tarih boyunca bize birincil mesele, özgürlüğün birincil sorun olduğu vurgulanarak bu uğurda çaba gösteren kahramanlık hikâyeleriyle benliğimizde yer etti. Tarih içinde kitapta da belirtildiği gibi Magna Carta Anlaşması, Fransız İhtilali, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nden sonra pek çok girişimle insanın özgürlüğü, bireysel hakları, çeşitli yasalarla belirlendi ve toplumlar da bu yasayı onayladı. Modern ülkelerin çoğu artık bu haklardan üçüncül hakların kazanılmasına kadar da ilerledi.

Ernosto Laclou, Siyasal Kimliklerin Oluşumu adlı kitapta; “insanın yasayı onaylamasının nedenini “rasyonel” olduğu için değil sadece “yasa” olduğu için” onayladığını savunur. Çünkü insan kaosa karşı düzenin varlığının gerekliliğine ve geçerliliğine inanır. Bu nedenle “En kötü düzen bile düzensizlikten iyidir” görüşü her zaman geçerli olmuştur. Laclou sözlerine şöyle devam eder; “Köklü bir karışıklık durumunda bir düzen gereksinmesi vardır ve düzenin içeriği ikincil bir sorun olur. Bu demektir ki belli bir düzenin bir özdeşleşme(kurumlaştırma hareketi) ilkesi olma yeteneği ile bu düzenin fiili içerikleri arasında zorunlu bir bağ yoktur.” diyerek siyasal mantığın işleyişini anlamak açısından bize büyük bir ipucu sunar.

Her siyasal rejim, aslında toplumu yeniden inşa etmektir. Bu da sosyologların “Özdeşleştirme” yani kurumlaştırma hareketi olarak tanımladığı bir dizi eylemler bütünüdür. Bu noktada “Ortak Aklın” devrede olması kurumlaşmanın ne’liğine yöneliktir. Bu nedenle de sık sık gündemde “Kuvvetler ayrılığı”, “Parlamenter sistem” başlıklı konular tartışılıyor. Siyaset bilimciler de kendi hassasiyet ve öngörülerine göre neyin doğru ya da yanlış olabileceği konusunda karşılıklı konuşuyor.

İnsanın günlük yaşam içinde yaşadığı sorunlar, “kurumlaştırma hareketlerinde” değişikliğe mi zorluyor, yoksa kurumlaştırma hareketleri insanı daha da kimliksiz ve “şey” haline mi getiriyor ve kıskaca mı alıyor? Bu soruya aranan ya da bulunan yanıtta, sistem tartışmalarıyla paralel giden, insan haklarının ne olduğu ve nasıl uygulanabileceğinin, geçerli bir zemine oturtulup oturtulmadığı da ayrı bir tartışma konusu oluyor. Kim bilir belki de bu nedenledir ki insanın düzen arayışı bu konuda “ne yapsan erken” ya da “ne yapsan geç” sayılabilecek başka kaoslar yaratıyor. Derken kanunları yeniden yeniden düzenleme ihtiyacı sürüp giderken nesnel bir zemini olsun ya da olmasın kimimizin umudu; kimimizin de kaygısı artıyor.

Ahmet Vural, kitapta bu konudaki çözümün “Ortak Akıl” la bulunabileceğini savunuyor.. Yason Yayınlarından çıkan “Ortak Aklımıza Ne Oldu?” kitabını İnsancıl ve Adımlar Kitabevi ve internet üzerinden edinebilirsiniz.