Gençlerimize rol model, olağanüstü işlere imza atmayı başaran biri AV. HÜSEYİN AKÇAR
Benimse hem yakışıklı hem alçakgönüllü avukatım, arkadaşım, kardeşim…
Bana tek kelimeyle Hüseyin Akçar’ı anlat deseler ADANMIŞLIK derim 
Her şeyi çok ONUN .


Yeteneği çok, bilgisi çok, merakı çok, tutkusu çok, sevinci çok, zekâsı çok, sevgisi çok, yakışıklılığı da öyle…
Kısaca, alışılmışın dışında bir adam,
 Kararlılığın, azmin, disiplinin, konsantrasyonun, çok yönlülüğün, iradenin, çalışma ve başarının simgesi adeta…
Üretme arzusunun peşinden yılmadan, usanmadan koşacak kadar cesur, güçlü ve örnek biri.
Başarının ötesinde bir şey onunki; kısaca ADANMIŞLIK… Onu tanıdığım için çok şanslı görüyorum kendimi…
Ve okurlarımın önünde, avuçlarım patlayıncaya kadar alkışlamak istiyorum hem de ayakta…

Hüseyin Akçar’ı tanıyabilir miyiz? 


18-04-1988 tarihinde Burdur’da doğdum. İlkokul, ortaokul ve liseyi burada tamamladım. 2011 yılında Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden üçüncülükle mezun oldum. 2013-2014 eğitim öğretim dönemini Polonya’da eğitim görerek geçirdim. 2002 yılından bu yana Halk Dansları ile ilgileniyorum. Birçok halk dansları topluluğunda otantik – düzenleme stillerinde dansçı olarak oynadım. Milli Eğitime bağlı okullarda dans ekiplerinin yarışmaya hazırlanmasında koreograf olarak görev yaptım. 2005 yılında Taner Ezgü ve ekibinden profesyonel olarak eğitim aldım. 2007 yılında Anadolu Üniversitesi Halk Bilim Araştırmaları Merkezi Halk Dansları Topluluğu’na profesyonel dansçı olarak seçildim. Portekiz, Hollanda, İtalya, Belçika ülkelerinde Türkiye’yi ekip arkadaşlarıyla birlikte dansçı olarak temsil ettim. Halen bu birimde dansçı olarak faaliyetlerimize devam etmekteyim. 2009 yılında Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi bünyesinde ‘Sui Generis’ Tiyatro’yu kurdum. On bir senedir faaliyet gösteren bu toplulukta yönetici ve oyuncu olarak çalıştım. Birden fazla oyunun hayata geçirilmesinde yönetmen yardımcısı ve koreograf olarak görev yaptım. 2011 yılında Eskişehir Barosu Gençlik Meclisi İdare Heyeti üyesi olarak seçildim.  İki yıl bu görevi üst üste gerçekleştirdikten sonra aynı kurumun başına başkan olarak seçildim. Eskişehir Barosu Gençlik Meclisi Başkanı olarak iki yıl üst üste başkanlık yaptım. 2015 yılında Cumhuriyet Halk Partisi Eskişehir İl Gençlik Kolları Başkanlığına atandım. Bir yıl bu görevi başarılı bir şekilde sürdürdüm. Sonraki senelerde CHP Eskişehir İl Başkan Yardımcısı olarak görev yaptım. Eskişehir Odunpazarı Belediyesi Tiyatro Müdürlüğü’nün kurulmasında kurucu rolü üstlendim. Bu kurumda iki yıl üst üste hem idarecilik hem de oyunculuk yaptım. Sivil Toplumlar içerisinde yönetici olarak görevim oldu. Şu anda Eskişehir Toplum ve Sanat Derneği Başkan Yardımcılığı görevini sürdürmekteyim.  Aynı zamanda Eskişehir Barosu Yönetim Kurulu üyesi olarak baroda görev yapmaktayım. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde misafir öğretim elemanı olarak ‘Doktor ve Hasta İletişiminde Beden Dili ve Diksiyonun Gücü’ adlı dersi vermekteyim. Yeni dönemde Anadolu Üniversitesi Halk Bilim Araştırmaları Merkezi Danışma Kurulu üyeliğini sürdürmekteyim. Evliyim ve ‘Azra’ adında 1 yaşında bir kızım var.  

Avukat olmayı siz mi istediniz? Öyküsü var mı meslek seçiminizin?


Avukat olmayı özellikle kendim istedim. Bu haberi ailem alınca çok sevindi. Ailemin de istediği mesleklerden bir tanesiydi.
 Lise yıllarımda Sosyal Bilgiler öğretmeni olmak istiyordum. Bu konuda lise öğretmenim Aysen Dinçer’in çok büyük etkisi var. Kendisini o kadar çok severdim ki; onun dersi gelsin diye beklerdim. Belki de sosyal bilgiler öğretmenliğini seçme isteğim bundan ötürüydü.  Hala daha kendisi ile görüşürüm. Çok sevdiğimi de her zaman kendisine söylerim. Onun yeri bende ayrı. Tam, Sosyal Bilgiler Öğretmeni olacağım derken, lise 2. Sınıfta Antalya’da yaşayan avukat akrabamızın yanına tatile gittim. Kendisini her zaman takdirle izlediğim ve kendime örnek aldığım meslektaşım, üstadım Coşkun Ağabeyimin avukatlık mesleğiyle ilgili konuşmaları, yaşantısı ve insanların ona karşı güveni beni cezbetti. Ondan çok etkilenmiştim. 
Tatil dönüşü, kararımı değiştirterek avukatlık mesleğini seçmeye karar verdim. Ondan sonra da kararım değişmedi. İyi ki de değişmemiş. Mesleğimi çok seviyorum ve mesleğimi icra ederken de mutluyum. Herkesin mutlu olacağını düşündüğü mesleği tercih etmesini tavsiye ediyorum.


Tiyatro yapıyorsunuz, bu konuda da çok başarılısınız, ödüller aldınız pek çok, tiyatro öykünüzü anlatabilir misiniz?

Çok teşekkür ederim. Tiyatro, benim yaşam felsefem. Hayat kaynağım. Tiyatroya ilgim ilkokulda başladı. Burdur’da, imkanlar dahilinde tiyatro yapmaya başladım. Çok da bir imkân yoktu aslında… Kendimiz imkan yaratmaya çalıştık. Sonrasında, lisede öğretmenlerimiz ile birlikte çalışmalarımızı sürdürdük. Her sene farklı oyunlar çalışmaya başladık. Burdur’un, sanat hayatına renk kattığımızı düşünüyorum. 
Üniversitede okurken bu heyecanım katlanarak arttı. Büyük işler yapmamız gerektiğini düşündüm. Lisedeki hedefimi gerçekleştirerek Hukuk Fakültesi’ni kazanmıştım. Bir sene yurt dışında eğitimi tamamladıktan sonra, tekrar yuvaya, Eskişehir’e döndüm. Ve hemen tiyatro çalışmalarına kaldığım yerden devam etmek için başladım. 


2009 yılında hayatın hukuku ile uğraşacak olan biz hukukçular, sahnede de hayatın gerçeklerini gösterelim istedik ve SUI GENERIS Tiyatro’yu oluşturduk. Benim için çok önemli bir projeydi. Arkadaşlarıma bu projeden bahsettiğimde beni yalnız bırakmadılar. Hukuk Fakültesi çatısında hazırlıklarımızı tamamladık ve tiyatromuzu oluşturduk. Tabi ilk önce insanlar, acaba nasıl olacak diye merakla beklediler. Çıkardığımız oyunları izledikçe tiyatromuz sahiplenildi. Birden fazla büyük işe imza attı ve tüm Türkiye’de tanınır bir grup haline dönüştü.


Hukuk Fakültesi ile tiyatro arasındaki bağı önemsiyorum.
Tiyatro, insana özgüveni, başarılı olmanın ne demek olduğunu gösterir. İnsanın aynasıdır aslında Tiyatro. Bende kendimizi daha rahat görmek ve sanattan uzak kalmamak için 2009 yılında o dönemin Hukuk Fakültesi Dekanı Sayın Hocam Prof. Dr. Nüvit Gerek’e bu durumu açtım. Sonradan bana tezimde danışmanlık yapan Değerli Hocamın, bana ve grubumdaki arkadaşlara inancı ile bu proje hayata geçmiş oldu.
 Eğitim yaşantımın içerisinde tiyatronun bana öğrettiklerini saygıyla karşılamışımdır. İnsanlarla iç içe olan bir alanda yani hukukta, insanlara ve olaylara bakış açımı zenginleştirmiştir. 


Dansta da çok başarılısınız, başarılarınızı anlatır mısınız? Dans ederken neler hissediyorsunuz?


Dansa da ilkokul yıllarında başladım. Dansa başlamamda en büyük etken annemdir. 
Dansa gitmemi istemişti. Ben de o zaman için karşı çıkmıştım. Gitmeyeceğim diye diretiyordum. O da ısrarla gitmem gerektiğini söylüyordu. İnanın beni zorla Halk Oyunlarına yazdırdı desem yeridir.
Dansa bir başladım, pir başladım. Onun da ayrı bir özgürlük olduğunu ve dans ederken kendimi çok iyi hissettiğimi gördüm. Dansı da hiç bırakmadım. 
Dans hayatımın her alanında oldu. Annem, yeri geldiğinde gülerek takılır: ‘Hadi bırak artık dansı , hani gitmeyecektin, istemiyordun.’ diye. Gerçekten zorla başladım ama sonra çok sevdim. 


Dans, hayatımın , duruşumun temelini atan sanat dalları arasındadır. Dans hayatım, lisede de devam etti. Sonrasında Anadolu Üniversitesi’ni kazandığımda, Üniversite’nin Halk Bilim Araştırmaları Merkezi’ni keşfettim. Harika bir merkez… Benim için ayrı bir yuva oldu. Hemen oranın seçmelerine katıldım ve kazandım. Benim için Halk Bilim süreci de böyle başladı.


 Yıllarca dans ettim, yıllarca da devam edeceğim. Pek çok projemiz vardı ; ancak hepsini pandemi sonrasına bırakmak zorunda kaldık.
Dansla birden fazla ülkeyi görme şansım oldu. Dansın evrensel olma özelliğine hayran olurdum, bunu canlı canlı yaşamış birisi olarak üniversitemizin imkânları ile birden fazla ülkede üniversitemizi temsil etme şerefine nail oldum. 


Dansçılığını yürüttüğüm merkeze Danışma Kurulu üyesi olarak atanmam da ayrıca beni duygulandıran konular arasındadır. Bunun için Değerli Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Fuat Erdal’a, Sayın Doç. Dr. Hasan İslatince’ye teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunuyorum. Umarım, onların bu güvenini boşa çıkarmam.

  
Napolyon, savaşı kazanmak için 3 şey gerekli diyor ve sayıyor: para, para, para… 
Sakıp Sabancı da, başarılı olmak için 3 şey gerekli diyor ve sayıyor: çalışmak, çalışmak, çalışmak…
Size göre başarı için 3 şey nedir, diye sorsam ne derdiniz?


Başarı odaklı çalışan birisiyim. Başarının, çoğu olayda motive edici özelliğini bilirim. Ona göre çalışırım. Değerli İş İnsanı Sakıp Sabancı, çok doğru söylemiş. Para, her şey değildir. Her şeyi onunla elde edemezsiniz. Ancak başarı sizi her zaman doğru yere; hatta paraya da götürür. Beni tanıyanlar bilir; ‘BAŞARI YOĞUNLUKTA GELİR’ derim. Buna inanırım ve planımı ona göre yaparım. 
Kısaca: Başarı, başarı, başarı diyor Hüseyin…


Tiyatro ve dansın dışında pek çok sivil toplum çalışmalarınız var. Bu çalışmalarınızdan söz edebilir misiniz?


Sivil Toplum Örgütlerinin, önemini iyi kavramak gerekiyor. 
Gönüllülük bilinci ile yapılan işlerin temelinde o işe karşı bir hayranlık vardır. İnsanları anlayabilmenin, iş yapabilmenin, kollektif çalışabilmenin ürünüdür Sivil Toplum Ruhu. Bu yüzden dernekleri, vakıfları çok önemsiyorum. 
Eskişehir Yunus Emre Rotary Kulübünde üyeliğim var. Rotaryenler olarak , çok güzel projelere imza attık. Hala daha çalışmaya devam ediyoruz. Rotary, kökeni itibariyle baktığınızda bir dernek. Diğer derneklerden bu anlamı ile hiçbir farkı yok; ancak çok büyük bir farkı var ki, o da uluslararası camiada tanınan bir yapılanmasının olması. Birleşmiş Milletler çatısı altında temsil edilen tek sivil toplum kuruluşu diyebilirim. 


Bunun yanında Eskişehir Toplum ve Sanat Derneği’nin Başkan Yardımcılığı görevini yürütüyorum. Yaklaşık beş yıldır, aktif olarak çalıştığımız bu derneğin şehrimin için önemli projelere imza attığını söyleyebilirim. Bu konuda özveri ile çalışan bütün dernek yöneticilerine ve üyelerine teşekkürlerimi sunuyorum. 
ETOS, olarak toplumun ruhuna dokunacak birden fazla çalışma gerçekleştirdik. Salon faaliyetleri, yayınsal faaliyetler, söyleşiler, yürüyüşler, geziler gerçekleştirdik. Pandemi döneminde de boş durmuyoruz. Çalışmalarımıza devam ediyoruz. Şu anda üzerinde yoğunlaştığımız bir dergi projesi var. Onun da ikinci sayısını çıkarmış buluyoruz. Bütün herkes tarafından beğeni ile karşılandı. Herkese çok teşekkürler. 

Baroda da etkin çalışmalarınız oldu, avukatlığa başladığınızdan bu yana. Barodaki çalışmalarınızı anlatır mısınız?


Baroya kayıt olduğum andan itibaren baromu sahiplenmenin önemini hep vurgulamışımdır. 
Meslek bilincini oluşturan baroların ne denli önemli olduğunu savunan birisiyim. Bu yüzden baroya giriş yaptığımdan beri elimden ne geliyorsa barom ve meslektaşlarım için güzel işler yapma gayretinde oldum. 
Baroya  girdiğim sene Baro bünyesindeki Gençlik Meclisi’nin iki sene üst üste idare heyeti üyeliğini üstlendim. Sonrasında meslektaşlarımızın takdirleri ile Gençlik Meclisi Başkanlığı görevine seçildim. Bu görevi layıkıyla iki sene üst üste gerçekleştirdim. Sonrasında kendi isteğimle bıraktım. Yeni gelen meslektaşlarımıza yer açmak istedim. Bu süre içerisinde meslektaşlarımızla hem mesleki anlamında hem de sanatsal anlamda birden fazla projeye imza attık. 
Ülke çapında yapılan Genç Avukatlar Kurultayı’nı, Eskişehir’e getirdik. İkincisini büyük bir organizasyonla Eskişehir’de baromuz ev sahipliğinde gerçekleştirdik. Baroda tiyatrolar, şiir ve müzik dinletileri, sergi organizasyonları ile meslektaşlarımızın hayatlarına dokunmaya gayret gösterdik. 
Baro bünyesinde görev aldığım komisyonlarda elimden geldiğince iyi işler yapmaya gayret gösterdim. Bu gayretim meslektaşlarım tarafından takdirle karşılandı. 
2019’ da meslektaşlarımın oyları ile baro yöneticisi olma şerefine nail oldum. Yeni dönemde de yapılan seçimlerde tekrar yönetim kurulu üyeliğine seçildim.
Ayrımcılıkla Mücadele Komisyonu, Engelli Hakları Komisyonu ve Eğitim – Kültür – Sanat ve Spor Komisyonu olmak üzere üç ayrı komisyona da başkanlık yapıyorum. 
Toplumdaki duyarlılığı arttırmak için meslektaşlarımızla birlikte durmadan çalışıyoruz.  


 Tv programları yapıyorsunuz, gazetelere köşe yazısı yazıyorsunuz, zaman yönetiminizden söz eder misiniz? Bunca şeye nasıl zaman ayırabiliyorsunuz?


İnanın hepsini severek yapıyorum.
 Yapamayacağım bir işi kesinlikle kabul etmem. Ben başarı odaklı çalışırım. Planlarımı ona göre yapıyor ve uyguluyorum. Üstlendiğim hiçbir konuda öf püf etmem. Bu da beni hep motive etmiştir. Onun için hepsine ayrı ayrı zaman ayırmak benim için keyif. 


Başarısız olmaktan korktuğunuz anlar oldu mu, neler hissettiniz?


Açık söyleyeyim, başarısız olmaktan hiç korkmadım. Sadece başarısız olma duygusu beni hep dikkatli olmam konusunda uyardı. İş konusunda biraz pimpirikliyim;  temkinliyim desek daha doğru olur. Bu yüzden kontrol mekanizmam hep devrededir. Ekibim de benim bu huyumu bildiği için ona göre davranıyor. Bu huyumu seviyorum. Şayet başarısız olmuşsam da, neden öyle olduğu noktasında da sorgulamamı yaparım, bu da beni başarıya götürür.

İş tanımınızın sürekli koşuşturma, kriz ve stres yönetimi ve zorluklarla mücadeleyi gerektiren dinamikleri olduğunu düşünüyorum.
Nasıl başa çıkıyorsunuz?


İnanın benim için saatler yetmiyor. Keşke bir gün 24 saat değil de daha fazla olsa dediğim günler oluyor. Ama yine de işlerimi yetiştirebiliyorum. Benim için önemli olan konuların başında, söz vermek gelir. Bir dostuma veya arkadaşıma bir konuda söz vermişsem, onu mutlaka yerine getiririm. 
Zamanı iyi planlayıp, hareket ettiğinizde hepsini yetiştiriyorsunuz. Bazı durumlarda da kurallarınızı revize etmeniz gerekebiliyor. Gece çalışmaları gibi. O da sizin kendinize karşı sorumluluğunuz. Bir iş yetişecekse, mutlaka yetişecek. Gece gündüz demeden çalışarak onu yetiştiririm. Sağ olsun, çalıştığım ekip arkadaşlarım da bu konuda çok özverililer, onun için iyi bir şekilde işlerimizi, çalışmalarımızı yürütüyoruz.


Eş ve baba Hüseyin nasıl biridir? Bunca iş arasında ailenizi de ihmal etmediğinizi biliyorum. Hatta sevdiklerinizi de ihmal etmiyorsunuz, bu konuda zaman bulamıyorum diyenlere ne söylemek istiyorsunuz?


Sevdiklerim benim için çok değerlidir. Onlara mutlaka zaman ayırırım. Ne olursa olsun. Aile ise her şeyin üzerindedir. Beni tanıyanlar bilir, kişilerin özel günlerini atlamam. Bir şekilde onların yanında olduğumu hissettiririm. Ailem için de böyle. Ne kadar yoğun olsam da kızımın ve eşimin yanında olmaya gayret gösteriyorum. Kaldı ki anneme, babama, yeğenlerime de zaman ayırırım. Hiçbir şekilde unutmam. Yanlarına gidemesem de mutlaka ararım. Onların yanında olma isteğim beni her zaman işlerim konusunda daha hassas kılıyor. 


Kasım 2019 ‘da dünyaya gelen kızım Azra, beni farklı duygulara sevk etti. Baba olmuştum artık. Daha dikkatli olmalıydım. Onu görmeden hiçbir şekilde yapamıyordum. İlk zamanlarda öğlenleri bile eve gelir oldum. Sonrasında pandemi patlayınca biraz daha işlerimiz yavaşladı.  Pandemi döneminde Azra’yla daha fazla vakit geçirmem belki de benim şansım oldu. Çünkü normal zamanda akşamları provalar veya oyunlarla geçtiği için bazı anlara şahit olamama gibi bir durumum olacaktı. Öyle bile olsa yine de zaman ayırıp yanlarında olmaya çalışacaktım. Fakat dediğim gibi pandemi biraz daha elimi rahatlattı. 

Pek çok Hüseyin var, avukat, dansçı, tiyatrocu, tv program yapımcısı… Hangisinde daha mutlusunuz?


Hepsinde çok mutluyum. İnanın, çok içten söylüyorum. Her biri ayrı karakter ve bana çok şey öğretiyor. Hiçbirinden vazgeçmeyi düşünmüyorum. Bütün herkes bu kadar yoğunlukla nasıl yaşıyorsun dese de ben çok mutluyum. Yaptıklarım, gerçekleştirdiklerim; beni ben yapan şeylerin başında geliyor.


Nerede, ne zaman karşılaşsam sizinle iki dirhem bir çekirdeksiniz, kıyafetleriniz, ayakkabılarınız, aksesuarlarınız çok uyumlu. Bu konuda gençlerimize neler söylemek istiyorsunuz?


Bir insanın en önemli sermayesi kendisidir. İlk izlenim önemli olduğu kadar, karşınızdaki kişiye verdiğiniz değer de kıyafetinizle, konuşmanızla önemli hale gelir. Bu yüzden her zaman dikkatli olmaya ve kendime bakmaya çalışmışımdır. Hafta içi hatta bazen hafta sonu beni normal bir kıyafetle görmeniz zor olabilir. Takım elbise giymeyi çok seviyorum, yakıştırdığımı da düşünüyorum. İnsanlar da seviyor, takdir ediyor. Bu da beni mutlu ediyor. 


 Güler yüzünüz, ses tonunuzdaki neşe insanı mutluluğa davet ediyor, nasıl başarıyorsunuz pozitif olmayı, canınızın sıkkın olduğu, isteksizlik yaşadığınız olmaz mı hiç?


Sabah yataktan kaldığımda enerjik uyanmaya gayret gösteririm. Kendi kendime modumu yükseltirim. Moralimin bozuk olduğu anlar da olur ancak bunu günümün bütününe yaymamaya gayret ederim. Çünkü kendi içimde yaşadığım sıkıntıyı insanların üzerine aktarırsam, onların da moralini bozacağımı, günlerini mahvedeceğimi düşünürüm. Düşüncelerimi, sıkıntılarımı dostlarımla paylaşırım. Karamsarlığa kapılma huyum olmadığı için, üstesinden geleceğine inancım olduğu için modum her zaman yüksektir. Bundan sonra da düşmez.


Ne zaman toplumsal bir olayda yardıma ihtiyaç duysam yanı başımdasınız, kısaca çözüm adamısınız? Bütün bunları nasıl başarıyorsunuz? İnsan ilişkileriniz çok iyi, bu konuda gençlere, hatta her yaştakilere neler söylemek istersiniz?


Bence en önemli şey samimiyet… Yapmacık olmadım. İnsanları kandırmadım. Ne isem o oldum. Doğal olmak basittir. Ne isen, o olursan bu yeter. Bende bunu şiar edindim. Bu yüzden insanlar beni sevdi. Sevmeyen de vardır muhakkak. Herkes severse orada sıkıntı vardır. Sevmeyen de bizden, seven de bizden. Sevmeyen kişiler dışarıdan bakan kişilerdir. Ne zaman yakından tanıştığımızda farklılığımız ortaya çıkar, ön yargılar kırılır. İnsanların sorunlarına benim sorunlarım gibi yaklaşırım. Onların dertlerini hafifletmek beni de motive ediyor. Bu yüzden dostlarıma, arkadaşlarıma kısacası herkese yardım etmeyi seven bir yapım var. Olabildiğince tabii. Gençlere tavsiyem; samimi olun, kendiniz olun yeterli. Başka bir şeye gerek yok. Yapmacık olmayın; eğilip, bükülmeyin. Kendi doğrularınızdan asla vazgeçmeyin. Bazen düşeceksiniz, ancak sonunda istediğiniz yere mutlaka ulaşacaksınız. 


Tekrar tiyatroya dönecek olursak, sizce insan neden sanat yapar? Sizce sanat ne içindir, sanat için mi toplum için mi?


Bence insanlar özgürleşmek amacıyla sanat yaparlar, ya da yapmalıdır diyeyim. Sanatın özgürleştirme özelliği beni en çok etkileyen özelliğidir. Aslında birden fazla özelliği var. Saymaya kalksak bu ropörtajı tamamlayamayız herhalde. 
 Kişi sanatla uğraşıyorsa ya da sanatı kendine meslek haline getirmişse bu aslında özgürlük duygusunu daha iyi bir şekilde tatmak istemesinden gelir. Tabi bunlar benim düşüncelerim. Göreceli bir kavram olduğunu söylemeliyiz. Bana göre sanat toplum için yapılmalıdır. Tabi ki sanatsal kaygılar mutlaka ön planda olmalı ama toplumdan uzak bir kaygıyla değil. Orta yol bulunabilir diye düşünüyorum. Bizim grubumuz bunu kendine has yorumu ile çözdü. Bizim bütün oyunlarımızda sanatsal ögeleri ve toplumsal kaygıları iç içe görürsünüz. 


Eskişehir Barosu olarak bir tiyatro topluluğu kurmayı hiç düşündünüz mü ya da baro olarak hizmet içi çalışmalarınızda tiyatro sanatının öğretici tarafını kullanıyor musunuz?


Aslında böyle bir grup var. Benim baroya ilk girdiğim yıllarda oluşturmuş olduğum bir grup. Toplam 4 oyun sergiledik. Grubun üyeleri avukatlar ve baro çalışanlarıydı. Güzel projelere imza attı bu grup, hatta turneye bile çıktı. Adana’da düzenlenen barolar arası tiyatro festivaline katıldı. Belli bir süre oyunlarına devam etti; ancak sonrasında ara verdi. 
Pandemi sonrasında çalışmalarına devam edecek. Sanatın iyileştirici ve eğitici gücünden her zaman yararlanan Baromuz, yine yararlanmaya devam edecek.

Sui Generis olarak yeni projeler var mı, erişilebilir çalışmalar devam edecek mi?


Pandemi öncesinde repertuarımız konusunda çalışma yapmıştık; ancak pandemi her şeyi alt üst etti. Onun için tekrar toplanmamız gerekecek. Çok güzel ve farkındalık yaratacak projeler gelecek. Hiç merak etmeyin. Sui Generis Tiyatro’yu instagram , facebook, twitter üzerinden takip etmeyi unutmayınız. 


Siz yaşamı dopdolu bir avukat, tiyatrocu, dansçı… sınız; yaşamınız derya deniz, okurlarınıza ne söylemek isterdiniz?


Beni köşenize konuk olarak aldığınız için başta size değerli Hocam ve sonrasında Eskişehir Haber yetkililerine teşekkür ediyorum. 
Yaptığınız çalışmalarla herkese örnek oluyorsunuz Gülseren Hocam, başarılarınızın devamını diliyorum. Yolunuz açık olsun. 
Her daim sizinle olduğumu bilmenizi isterim. Sizi tanıdığım için çok mutluyum. Bu şehir için bir değersiniz ve ben de iyi ki sizi tanıdım. 

Bu denli çalışkan, tuttuğunu koparan birini tanıdığım için şahsım adına çok mutluyum. Onu yetiştiren anne ve babayı da ayrıca kutlamak istiyorum.
 Bu röportajı okuyup örnek alacak, ona bakıp hayalinde canlandıracak ve “ Ben de yapabilirim.” diyecek bir kişi bile olsa benim için büyük mutluluk…
Yolun açık olsun yakışıklı avukatım…