82 yaşında” Hollanda Kraliyet Üstün Hizmet Madalyası “ile ödüllendirildi.
Bugün 84 yaşında Zehra Türker ve içinde bitmeyen bir enerji var…
Öyle bir yıldız tozu var ki onun üzerinde; aydınlıkta bile parıl parıl parlıyor.

Benim kuşağım, benden sonrakiler, daha sonrakiler hepimizin Zehra Türker’den öğreneceği, örnek alacağı çok şey var.

Ve ben bu röportajın onun daha iyi tanınması için vesile olmasını arzuluyorum.

 Türkiye’de kıymeti bilinmemiş olağanüstü bir mücevher o…

 Aslen Kırklareli- Vize’li olan Zehra Türker- Hollanda’nın Den Haag şehrinde yaşıyor…

Kendisiyle görüntülü röportaj yaptım, telefona geldiğinde "Kusura bakma yavrum, ellerim çamurlu, bahçedeki yabani otları temizliyordum .”dedi gülümseyen gözleriyle.

Röportaj nedeniyle kendisiyle 5-6 kez görüşme şansı buldum; yaşını bilmesem yaşıtız diyeceğim kadar dinç, sağlıklı ve hala çok güzel…
Dünya tatlısı bir kadın, pembe yanaklı, renkli gözlü… 3 çocuk doğurmuş, büyütmüş bir Anadolu kadını… 
Çalışkan, sevgi dolu, şefkatli, esprili ve çok yardımsever bir kadın…


Boş zamanlarımda tülbent kenarı yapıyorum tığla ve oyaladıklarımı da komşularıma hediye ediyorum; en çok da yabancı komşularıma veriyorum, çok beğeniyorlar tülbentlerimi, diyor kendinden emin bir tavırla.


Dikkatimi çeken en önemli yanı da kitap okuması, hatta ayda en az iki kitap bitiriyorum diyor gururla.
 Anaç tavuklar vardır ya,  çocuklarını hep kanatları altına alan, işte öyle bir anne. 


Yavruları bayramda gelecek diye yaprak sarması yapmış kocaman bir tencereye, gösteriverdi, nasıl düzgün sarmış, kalem gibi deler ya işte öyle.
 Aklında iki çorba çeşidi vardı, hangisini yapacağına karar verememişti henüz. Bence kelle paça yapmıştır… Ya da hem kelle paça hem mercimek…
Ha, bir de tatlı yapacaktı; inanın onu da yapmıştır.
Afiyet olsun Türker ailesi…
 

Zehra Türker kim, tanıyabilir miyiz? 


Ben Zehra Türker, Bulgaristan ‘dan dan Atatürk tarafından getirtilen  ailelerdenim. 4 kız kardeşiz ben 2 numaralıyım.
1937 Kırklareli Vize doğumluyum.
İlkokulu  Vize’ de okudum Her gün okula ulaşabilmek için 4 km yürüdüm. İki zeytin ve kuru ekmekti çoğu zaman öğlen yemeğim. Çok okumak istemiştim; ama olmadı.

Beşinci sınıftan “pekiyi”yle çıktım. Çok iyi okuyordum; ama kız diye okula göndermediler. Kızlar okula gitmez dedi o zaman ihtiyarlar.”

Eşim Rıza Türker,  bakkaldı. 26 yıl muhtarlık yaptı Vize’de. Vize’de en uzun muhtarlık yapan kişidir. .
İşleri bozulunca veresiye defterinde binlerce lira alacak varken Almanya’ya işçi olarak gitti.
 2005’ te yılbaşı gecesi kaybettik onu, mekânı cennet olsun.
 

Kitap okuma alışkanlığını nasıl kazandınız. Gençlere bu konuda neler önereceksiniz? 


Çocukluğumdan bu yana kitap okurum. Okula devam ettirilmemenin üzüntüsünü hala yaşarım. Çocuklarımı okuttum ve bir nebze de olsa bu acı azaldı.
Kitap okuma alışkanlığım çocukluğumdan beri var..Her gün mutlaka kitap ya da kuran okurum. Her ay 1 bazen de 2 kitap okuyorum

En son okuduğunuz kitap hangisi?

 En son okuduğum kitap: Ayşe ve Yılmaz Özdil’ in “Mustafa Kemal” onu bitirdim.
Şimdi “Atatürk’ ün Aşkı Latife”yi okumaya başladım.

Türkiye’de de ve burada da eve her gün gazete alınır ve okunur. 
Gazete alma alışkanlığımız hiç değişmedi; okunmasa da o gazete mutlaka alınır eve

Çok başarılı, on parmağında on marifet bir evlat yetiştirdiniz? Anne adaylarına, annelere evlat yetiştirme konusunda neler söylemek istersiniz? 

3 erkek evlat yetiştirdim. Üçü de başarılı, her biri ayrı özellikler taşıyor. Onları sevgiyle büyüttüm. 
 
Büyük oğlum Bülent, Hollanda’da çok tanınan ve sevilen biri, onunla da kardeşleriyle de gurur duyuyorum.

Bülent, sorumluluk sahibi bir çocuk, babasının ölümünden sonra evin direği olma görevini üstlendi. 

 Annelere çocuklarına sahip çıkmalarını onlara destek olmalarını söyleyeceğim. 
Çocuklarımıza vereceğimiz en önemli şey sevgimizdir.
 

Atatürk sevgisini nasıl kazandınız, bu konuda söylemek istedikleriniz nelerdir?


 7 yaşında ilkokula başladığım gün babam:” Bak, kızım bizi Atatürk buralara getirdi, bize bu evleri verdi. Ölene kadar Atatürk’e şükredecek ve minnet duyacağız. O olmasaydı biz bu günleri göremezdik.
Ailem 1935’te Bulgaristan’dan göç etmişler, hatta kaçmışlar desek daha doğru olur.  Zorluklar altında  kaçmışlar.  Gündüz ot samanları altında saklanmışlar gece yürümüşler.
 Ben 1937’de doğmuşum, 1938’de Atatürk ölmüş. 
Atatürk’ün o dönem anavatana gelenlere toprak ve hayvan yardımları için minnettarlık duyuyorum.
Atatürk’ün verdiği tarlaları kazdık, ektik. Onlarla büyüdük, yetiştik. Türkiye’de büyüdüm ,yetişkin oldum.. 

Atatürk sevgim hep çoğaldı, çocukluğumda nasılsa şimdi de öyle. İçimdeki Atatürk sevgisini çocuklarıma da aşıladım. Ve Atatürk sevdalısı üç oğlum var, onlarla gurur duyuyorum.
 

 “Hollanda Kraliyet Üstün Hizmet Madalyası” ile ödüllendirildiniz. O gün orada neler hissettiniz, duygularınızı alabilir miyim?

 26 Nisan 2019…
Zehra Türker,  için unutulmaz bir gün…
“Hollanda'da 82 yaşındaki Zehra Türker'e uzun yıllar yaptığı gönüllü çalışmalardan dolayı kraliyet nişanı verildi.
Lahey kentindeki Diligentia tiyatro salonunda düzenlenen törende, 1997 yılından beri Hollanda'da farklı gönüllü çalışmalarda bulunan Türker, kraliyet nişanını Lahey Belediye Başkanı Pauline Krikke'nin elinden aldı.”
Gazetelerde haberim boy boy çıktı bu şekilde, gurur duydum.
Türk olarak tek kadın bendim.  Hayatım anlatılırken, tüylerim diken diken oldu. 
Madalyam takılırken Türk olarak gurur duydum. 
Den Haag’ın belediye başkanı da kadındı, beni kutladı, bana sarıldı, öptü, kutladı ve gurur duydum, dedi.
Yıllarca Hollanda da göstermiş olduğum uyum kursları, kurslara Türk insanını teşvik etme, engellilerle ilgili gönüllü çalışmalarım, Türk- Hollanda dostluğuna katkılarım; Çanakkale ve Atatürk müzesindeki gönüllü hizmetlerimden dolayı verilmişti.

Aynı gün “ Türk Dünyası Kültür Ödülü”nü almak için Ankara’ya uçtuk. 
 24 saatte, dünya çapında iki ödül almak bana nasip oldu.
Türk Dünyası Kültür Ödülü, Çanakkale müzemizden dolayı bana ve oğlum Bülent Türker’ e verildi.
Muhteşem bir törendi. Hayatımız film olarak gösterildi. Hollanda Büyükelçi yardımcısı da  törene  kültür ataşesi ile katıldı, çok duygulandım. 

Hollanda, ödül alan insanlarına çok değer veriyor. 
Türk basını da çok ilgilendi; ancak içimi burkan bir acı var, bunca güzelliğin arasında. “Vize” doğup büyüdüğüm yerin belediye başkanının arayıp kutlamasını beklerdim. 
Benim doğduğum Türk topraklarında iyilik yapmayı büyüklerimden öğrendim; dün vardı, yarın da olacak. Benim insanım iyilik yapmaya devam edecek; çünkü mayamızda var.


Madalyanızı zaman zaman takıyor musunuz, çevrenizdekilerin size davranışları nasıl, sizin duygularınız? 


Madalya 2 tane, biri küçük, diğeri büyük.
Büyük madalya sadece Kraliçenin ya da kralın doğum günlerinde ve 
 özel günlerde takılıyor. Küçük olan günlük takılıyor. Kısaca sürekli takıyorsunuz. Bu madalya çok anlamlı… Madalyanızı gören Hollandalılar size saygı gösteriyorlar. Hollanda’da insana çok değer veriliyor. Bu da insana dah fazla gönüllülük için şevk veriyor.

 Hollanda’da yaptıklarımı ülkemde de yapıyordum; ama orada kimse fark etmedi. Çünkü böyle bir ananemiz yok.


Eşiniz ve sizin adınıza yapılmış bir okul ve hastane bahçesinde çeşme  var; bu konuda neler söyleyeceksiniz? 


Büyük oğlum Bülent Türker,  babası ve benim adıma Derince ‘de ” Rıza- Zehra Türker Engelliler Okulu” yaptırarak Türk Milli Eğitimine armağan etti. Bu okulun açılışında sevinçten uçacaktım neredeyse. Ben okuyamadım; ama pek çok çocuk okuyacak bu sıralarda.
 Oğullarım “Bülent -Levent ve Lemi Türker” rahmetli babaları Rıza Türker ve benim adıma hastane girişinde bir çeşme yaptırdılar. 14 Şubat Sevgililer Günü “nde açılışını yaptılar ve ben de aynı gün bu sürprizi öğrendim. Çocuklarımın bu davranışı beni çok mutlu etti. Çocuklarımla bir kez daha gurur duydum.