Küle çevrilmiş bir hayata, kalan son nefesiyle üfleyip yeniden canlandırmış bir kadın Kadriye… 

Allı pullu hayalleri var hem kendi hem de güzeller güzeli kızları için… İşte bundandır hiç şikâyet etmeyişi, hep gülümseyişi… Ve o gülümsedikçe sokakların, kaldırımların da yüzü gülüverdi.

“Güçlü ve Örnek Kadınlar” yazı dizisinin bu günkü konuğu Kadriye Pelitçi… 

Kadriye Pelitçi kim?

1969 yılında Eskişehir'de dünyaya geldim. Dört çocuklu bir ailenin en küçük kızıyım. Annemi 10, babamı ise 26 yaşındayken kaybettim. Küçük yaşımda iş hayatına atılmak zorunda kaldım. O zamandan beri hayat mücadelesi vermeye devam ediyorum. 

En zor zamanlarda bile umudumu kaybetmem.  Hayata karşı her zaman pozitif bakarım. Neşeli, güler yüzlü, gezmeyi seven bir insanım. Dizi izlemeyi, sinemaya gitmeyi severim. 

Stresli zamanlarımda örgü örer ve rahatlarım.

Ailemle beraber olmaktan, onlarla vakit geçirmekten çok hoşlanırım. Pazar kahvaltılarında hep beraber olmaya özen gösteririz.

 Yaşamayı seviyorum. 

Hayata ne verirseniz, karşılığında onu alırsınız diye düşünüyorum. Bu nedenle de olaylara olumlu bakmaya çalışırım.

Kaç yaşında evlendiniz, eşinize âşık mıydınız?

İlk çocuğunuzu kucağınıza aldığınızda kaç yaşındaydınız?

Evlendiğimde 20 yaşımdaydım, eşimle birbirimizi severek evlendik. İlk kızım Pelin'i kucağıma aldığımda 21 yaşındaydım. Sonra 3 kızım daha dünyaya geldi .

Eşinizden ayrı yaşıyorsunuz, zor oldu mu ayrılık? Ya da stresli, kavgalı…

 15 sene önce eşimden ayrıldım.

 O dönem çok zor ve stresli zamanlar yaşadım.

 Destek alabileceğim kimsem yoktu bu yüzden dört kızımla beraber yeni bir hayat kurduk kendimize. 

Başlarda çok zorluk çekmemize rağmen üstesinden gelmeyi başardık.

Çocuklarınızdan söz edelim, kızlarla aranız nasıl? 

Kızlarımla aram çok iyi, onlar benim her şeyim. Sırdaşım, dostum.

Hepimiz farklı yerlerden yaralansak da bir bütün olup hayatın bize verdiği güzellikleri görmeye başardık. 

Büyük kızım Pelin 31 yaşında. Meslek lisesi, Makine Ressamlığı Bölümü mezunu… Evli ve 2 çocuk annesi. Kendisi şu an çalışmıyor, ev hanımı. 

İkinci kızım Nurseli 26 yaşında, muhasebeci. 3 yıldır evli.

Ayrıldığım dönemde ne yazık ki tek başıma her şeye yetişemiyordum. Bu yüzden iki kızım da kendi hayatlarından feragat ederek erken yaşta çalışma hayatına girdiler.

Bu cümleyi şu an çok kolayca söylüyor olabilirim; ama hayatımın en hüzünlü anlarındandır.  

Her anne gibi benim de kızlarım için daha farklı ve çok güzel hayallerim vardı. 

Kızlarım fedakârlık yapmasalardı, tek başıma nasıl başarırdım bilmiyorum doğrusu. Onları işe giderken yalnız bırakırdım sobalı evde, bakacak kimsem yoktu. Çocuklarım birbirlerine baktılar desem yeridir. Büyük kızım Pelin, kardeşlerine hem abla hem anne oldu diyebilirim.

Derslerine yardım edemedim hiç, kendi kendilerine başardılar. Eve geldiğimde de ev işlerinden kızlarıma zaman ayıramıyordum.

Üçüncü kızım Gizem 21 yaşında. Sağlık Meslek Lisesinin hemşirelik bölümünden mezun oldu. Şu an  Hacettepe Üniversitesi Sağlık Yönetimi bölümü 3. Sınıf öğrencisi. Hedefinde müfettiş olmak var. 

En küçük kızım İrem, 18 yaşında. Anadolu Lisesi son sınıf öğrencisi… Bu sene dil bölümünden üniversite sınavına hazırlanıyor. Mütercim-Tercümanlık bölümü için çabalıyor. 

İki kızımın da istedikleri hedeflere ulaşabileceklerinden eminim, çünkü onlar da anneleri kadar güçlü çocuklar. 

Ayrıldığım dönemde  Gizem 7, İrem 3 yaşındaydı. Bu durumdan en az etkilenmeleri için elimden gelen gayreti gösterdim. Ablalarının da destekleriyle şu anda olmak istedikleri yerdeler.

Hem güzel hem de alımlı bir kadınsınız kızlarınız sizi kıskanıyor mu? Genç kalmayı nasıl başarıyorsunuz?

İltifatlarınız için çok teşekkür ederim Gülseren Hanım, sizin kalbiniz güzel, bu nedenle beni de etrafınızdaki her şeyi de güzel görüyorsunuz.

Kızlarımın hepsi birbirinden güzel… Kızlarımla aram çok iyidir. Her konuda birbirimizin fikrini alırız. Özellikle de alışveriş yaparken kızlarımı yanıma alırım; çünkü onların zevkine güvenirim. Onların yanında ben de enerjik ve hayat dolu oluyorum. 

Hayatın zorlukları var elbet; zorlukların yanında güzellikleri de var. Kızlarım, onların gülüşleri gibi… Küçük şeylerden mutlu olmayı başaranlardanım. İnsan kendini içten güzel hissediyorsa bunu dışarıya da öyle yansıtıyor. Ve benim genç kalmamı da kızlarım sağlıyor.

Yaptığınız iş alışılmışın dışında, bize işinizden, bu işe giriş öykünüzden söz eder misiniz? İşinizi seviyor musunuz?

Çalışmak zorundaysanız ve başka bir seçeneğiniz de yoksa hiç yapamam diye düşündüğünüz bir işi bile yapmak durumunda kalıyorsunuz. 

Başkanımız Ahmet Ataç, kadınların da iş hayatına atılabilmesi için böyle bir projeye imza atarak bize de iş imkânı sağlamış oldu. 

Ben rahatsızlığımdan dolayı 1 sene çalışamadığım için bu işi hiç düşünmeden kabul ettim. 

İlk zamanlar alışamayacağımı düşünmüştüm. Bu yüzden de önyargıyla yaklaştım; fakat çalışmak zorundaydım. 10 yıldır  elimden gelen çabayı göstererek işimi en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum. 

Eskişehir modern ve yeniliklere açık bir şehir olduğu için halkımız bizi takdir ederek işimizi daha güzel yapmamızı sağladı. İşimizin en zor yanı hava koşulları. Yazın yakıcı güneşin altında, kışın ise yağmur, çamur, karla mücadele ediyoruz. Eskişehir ayazında kar küremek de zor oluyor. Ama esnaflar bu konuda bize çok destek oluyorlar. Güler yüzle uzattıkları sıcacık bir çay ve simit içimizin ısınmasını sağlıyor. 

Eskişehir'de yüreği güzel insanlar çoğunlukta. Hatta hiç unutmam bir iş günümde sabah yağmur yağıyordu. Yaşlı bir teyze elinde poşetle bana yaklaştı. "Kızım bunları sana aldım. Yağmur çok yağıyor, ayakların ıslanırsa değiştirirsin." deyip üç çift çorabı bana uzattı.  Ben de teşekkür edip ayaklarımın ıslanmadığını söyledim; ama teyze bir anne şefkatiyle akşama daha çok olduğunu ve ıslanacağını söyleyerek çorapları elime tutuşturdu. O an anladım ki hiç tanımadığınız bir insanın sizi düşünmesinden daha değerli bir şey yok. O gün yağmurda ıslansam da kalbim sevgi dolu olarak çalıştım. 

Fakat bunun yanında kurallara uymayan bir kesim mevcut. Zamansız çıkarılan çöpler, umursamazca yere atılan sigara izmaritleri, çekirdek kabukları bizim daha fazla yorulmamıza sebep oluyor. Ama her işin de kendine göre bir zorluğu var. 

Aynı zamanda sanatçısınız, müzisyensiniz. Kısaca anlatır mısınız? 

Müzikten önce müzikten sonra diye ayırabilir misiniz hayatınızı. Bu konudaki duygularınız neler?

Tepebaşı Belediyesi Eko Show ritim grubunda yer alıyorum. Grubumuz ben girmeden bir sene önce temizlik işçilerinden oluşmuş.

 Müzik benim için büyük bir terapi oldu. Belirli bir yaştan sonra bir şeyleri öğrenmek çok zor olduğu için başlarda biraz çekimser olsam da daha sonra kendimi ailemin yanında gibi hissettim. 

Müzikle arası olmayan bir insan olarak şimdi çalabildiğim ritimlere şaşırıyorum. Bunu da Halil İbrahim Eker hocamızın sabrına ve sevgisine borçluyum.

Eko Show Ritim Grubu ile birçok yeri gezme, görme imkânım oldu. Pek çok şehirde konserler vererek pop müziğinden oyun havasına, salsa, samba'dan jazz'a, marşlardan ramazanlarda ilahilere kadar pek çok türde müzik yaparak insanların biraz da olsa gülümsemelerini sağladık.

Müzikten önce iş ve ev arasında gidip geliyordum. Müzik benim stres atmamı, çeşitli yerler görmemi, özgüvenimin artmasını sağladı. Hatta müzik beni mutlu ediyor diyebilirim.

Kadın olmanın zorluklarından söz edebilir misiniz?

Türkiye'de kadın olmak başlı başına bir zorluk…

Ataerkil bir toplum olduğumuz için kadınlar her zaman geri planda kalıyordu. Kadının görevi sadece eşi, evi ve çocukları olarak görülüyordu. Çok uzun zaman önce kadınlar çalıştırılmıyordu. 

Günümüzde bile çoğu erkek eşlerinin çalışmasına izin vermiyor.

Biz kadınlar olarak erkelerin bu düşünce tarzını değiştirebileceğimizi düşünüyorum. Bu değişime öncülük edenlerden biri de öğretmenlerimiz. 

Buna bir örnek vermem gerekirse bir gün yanıma bir anaokulu öğretmeni yaklaştı ve bana fotoğraflarımı çekmek istediğini söyledi. Nedenini sorduğumda ise "Ben de bir kadın olarak erkek mesleği olarak görülen bu mesleği yapmanızı takdir ettim ve gurur duydum. Bugün okulda çocuklara meslek tanıtımı yapacağım ve sizin de bunun için çok uygun bir örnek olduğunuzu düşünüyorum. Çocuklara küçük yaşta kadınların da her işte çalışıp başarılı olabileceklerini anlatmak istiyorum." dedi. Ben de onun düşüncesine katılıp fotoğraf çekmesine izin verdim. 

Kadınların da her işte başarılı olabileceğini göstermek zorundayız. Kadın sadece cinsel bir obje değildir. 

Yaptığınız işte hijyen çok önemli, bu konuda neler yapıyorsunuz?

 Hijyen her konuda çok önemli…

Pandemi döneminde olduğumuz için daha da risk altında çalışıyoruz. Belediyemiz bize temizlik için gerekli malzemeleri temin ediyor. Maskemi sık sık değiştiriyorum, elime eldiven takmadan çalışmıyorum. Eve gidince mutlaka duşumu alıyorum ve sık sık ellerimi yıkamaya özen gösteriyorum. 

Kızlarınız da dâhil olmak üzere bütün kızlara neler söylemek istersiniz?

Öncelikle kızlarımız kendi değerlerinin farkına varsınlar ki başkalarının kendi üzerlerinden bir sınıflandırma yapmalarına müsaade etmesinler.

 Okuyup, kendi istekleri doğrultusunda ilerleyip ekonomik özgürlüklerine kavuştukları takdirde kendi ayaklarının üzerinde durabilirler. 

Hayatlarına dâhil edeceği kişilerin kendilerine saygı duyan, seven ve kısıtlandırmayan insanlardan olmalarına önem vermeliler. 

Her zaman kalplerinin sesini dinlesinler ama akıllarını kullanmayı da ihmal etmesinler.

“Sizin gibi başarılı bir insanla tanışma ve sohbet etme fırsatı bulduğum için çok mutluyum. Teşekkür ederim.” diyerek sözlerini tamamladı kocaman yürekli kadın.

Her şeye rağmen, yeniden başlamasını bilen ve asla pes etmeyen bir kadını, Kadriye PELİTÇİ’ yi ağırladık bugün… 

Dört kızını da pırıl pırıl yetiştirmiş, yüreklerini sevgiyle doldurarak.

Hem çalışkan hem güzel hem mutlu… Onunla ne kadar gurur duysak az…

Yaşam öykünü okurlarımızla paylaşma cesaretini gösterdiğin için de ayrıca teşekkürler Kadriye Pelitçi