Çocukluğum ve ilk gençliğim Eskişehir'de Sütlüce ve Yeşiltepe Mahallelerinde geçti. Komşu iki mahalleyi bir sulama kanalı ayırır. Sulama kanalının bu mahallelerde yaşayanlarda derin izleri vardır. Hem iyi yönden hem kötü yönden...

40-45 yıl önce bu kanalda bol balık vardı. Tek bir oltayla birkaç saatte on beş-yirmi balık yakalanabildiğinin tanığıyım. Bazı zamanlarda kanal üst kısımlardan kesilip su seviyesi azaldığında balıkları ellerimizle tutmak da mümkün olurdu. İşte o dönemlerde çok büyük balıklar da tutulabilirdi. Suların kesilmesi aynı zamanda kanalın içerisindeki sırları da açığa çıkarırdı. Mahallemizdeki arkadaşlarla yine balık ararken çekilen suların bıraktığı çamurlar arasında bir tabanca bulmuştuk. Mahallede epey konuşulduğunu hatırlıyorum...
Fakat bu kanalın korktuğumuz yanları da vardı. Sık sık kazayla suya düşüp ölenler olurdu. Mahallenin anayolu kanalın kenarından geçtiğinden otomobillerin de bu kanalın içerisine düştüğü olaylar oldu. Sarhoşken suya düşüp ölenler de az değildi. İntihar amaçlı kendisini suya atanlar da... Zaten çocukluğumuzda sık duyduğumuz bir cümleydi “ Kendini kanala atıp intihar etmiş...”

Fakat hiç olmazsa 40-45 yıl önce bu kanal şimdi olduğu gibi çöp yığını değildi. Pis kokular yaymazdı. Sinek üretme kaynağı değildi. 

Mahallenin çocukları sıcak yaz günlerinde kanala atlayıp yüzerdik. Çoğu arkadaşım yüzmeyi o kanalda öğrendi. Mahallenin sonlarındaki tuğla ocaklarında yaz tatillerinde çalışıp okul harçlığı biriktirirdik. Tuğla ocakları kanalın hemen yanındaydı. Sabahtan öğlene kadar sıcağın altında çalışıp terledikten sonra paydos saatiyle birlikte kanala atlanıp temizlenilir ve sonra meşhur “ Kıllı” nın lokantasında o nefis yemekler yenilirdi... 

Artık bu kanalda balık yaşamıyor. Kanal tümüyle çöp yığını haline dönüştü ve leş gibi kokuyor.

Yüzebilmek söz konusu bile değil. Yazları çevresine bolca sinek üretiyor. Her şey bir yana yine rutin halinde can almaya devam ediyor. Mahalleli belli aralıklarla bu kanaldan çocuk cesetleri çıkarıyor...

02.07.2020 tarihinde Sayın Yılmaz Büyükerşen'in Twitter hesabından, Eskişehir Büyükşehir logosunu taşıyan bir çocuk fotoğrafıyla birlikte şöyle bir yazı yayınlandı; “Yusufumuzu kaybetmiş olmanın acısı tarifsiz... Başımız sağ olsun. Bu topraklar üzerinde bir çocuğumuzun daha bu şekilde yitip gittiğini çaresizce izlememek için hepimiz birlikte var gücümüzle çalışmalı ve sorumluluk almaktan asla kaçınmamalıyız..." Bu yazıyla birlikte yayınlanan çocuk fotoğrafının üzerinde de "İÇİMİZ YANIYOR ÇOCUK" yazıyor...

Sayın Büyükerşen'in paylaşımı duygulu bir paylaşım. Paylaşımın sebebi, sözünü ettiğim meşhur kanala son olarak düşüp hayatını kaybetmiş bir talihsiz yavrunun daha olması. Evet, Yusuf Gurubi de bu kanalın kurbanlarından biri oldu... Allah rahmet eylesin ve yakınlarının başı sağ olsun...

Fakat bunları söylemekle iş bitmiyor. Aynen Sayın Büyükerşen'in söylediği gibi; “Sorumluluk almaktan asla kaçınmamalıyız...”
Bu noktada hemen akla gelen soru; bu kanalın düzenli şekilde can alıyor olmasında acaba belediyelerin hiç mi sorumluluğu yok? Kanalın DSİ sorumluluğunda bir kanal olduğunu biliyoruz. Temizliğinden, su verilip kesilmesinden, üstünün kapatılmasından falan DSİ'nin sorumlu olduğunu sanıyorum...Fakat acaba belediyelerin bu cinayetlerin önlenmesinde hiç mi katkısı olamaz? Mesela kanalın çevresinde güvenlik arttırıcı çalışmalar yapamaz mı belediye?

Geçmişte yine bir kanal cinayetinden sonra; mahallenin değerli muhtarı Sayın Meryem Kurt Açıkgöz medyaya çığlık atar gibi açıklamalarda bulunmuştu. Attığı çığlık CNN, Habertürk, Milliyet, Hürriyet gibi büyük medya organlarında da yankılanmıştı ama kanalın düzenlenmesinde hiçbir katkı sağlamadığı anlaşılıyor... Yetkililerin bir kulağından girip diğer kulağından çıkmış...

Kanal, 1995 yılında DSİ tarafından Sulama Birliği'ne kiralanmış. Sulama Birliği suyu kullanıyor ama bakımı veya üzerinin kapanması yetkileri Sulama Birliği'nde değil, DSİ'de gibi görünüyor... DSİ'nin bu kadar duyarsız olmasını açıklayabilecek hiçbir gerekçe olamaz... Batı ülkelerinde olsa sanırım buna benzer bir tek ölümde bile çok yüklü tazminat ödemek zorunda kalırdı DSİ... 

Evet, tüm kurumlar bu konuda az ya da çok üzerlerine düşen sorumlulukları yerlerine getirmeliler...