Kalabak Suyu Eskişehir'in en ünlü simgelerinden biridir. Çeşmelerden akan şebeke sularının henüz içilir vasfını koruduğu 40-50 yıl önce bile bizim evimizde içme suyu olarak Kalabak Suyu kullanılırdı. Bütün komşularımız da aynı şekilde içme suyu olarak bu suyu kullanırlardı. Önceleri sular damacana ile şişelenmiş değildi. Şimdi olduğu gibi motorlu kamyon-komyonetlerle de satılmazdı...
Üzerinde çok büyük depoları olan, yanlarında ikişer büyük musluk olan ve iki atın çektiği arabalarda satılırdı Kalabak Suyu...

Her mahallenin sucusu ayrıydı ve sucular mahalle hayatımızın önemli bir parçasıydı. Maddi durumu iyi olmayan yaşlı komşularımıza mahalle sucusunun para almadan su verdiğine defalarca şahit oldum. Sucularımız saygın figürlerdi.
Sonraları plastik su bidonları çıkmış olsa da uzun yıllar toprak destilere doldurttuk Kalabak Suyu'nu... Sucunun evin önünden geçeceği saat yaklaşık olarak belliydi ama o geçerken yine de " sucu" diye seslenirdi. Şayet evde olamayacaksak boş destimizi kapının önüne bırakırdık, sucu doldururdu...

Eskişehir demek nasıl ki biraz Eskişehirspor demekse biraz da Kalabak Su demektir. Son günlerde yaşanan damacana sorunu ülke gündemine yansıyınca Eskişehir'i bilmeyen bazı arkadaşlar şaşırıyorlar. "Piyasada birçok damacana su satılıyor, amma büyüttünüz konuyu" falan diyorlar... Elbet bilmediklerinden...

Son yıllarda Kalabak Suyu modern bir tesiste damacanalara doldurulmuş şekilde tüketiciye ulaşıyor. Kalabak Suyu dolum tesisi gurur duyacağımız modern bir tesis. Bir keresinde tesisin sorumlusundan slaytlı bir sunum dinlemiştim. Gerçekten içim rahatlamış ve tesisle gurur duymuştum...

Damacanalardaki kullanım tarihini aşma olayı patlak verince çok şaşırdım. Öyle modern bir tesisin olsun ama damacanaların miadını iki kere aşmış olsun. Kabul edilemez bir ihmalkarlık...

Bu olay patlak verdikten sonra günlerce yetkililerden bir açıklama gelmedi. Fakat konu ulusal basına da yansıyınca Sayın Büyükerşen tatilden döndü ve belediye yazılı bir açıklama yaparak sorumlu ismin istifasının istendiğini duyurdu. Sorumlu isim de sorumluluğunu kabul ederek istifa etti...

Lafı dolandırmadan doğrudan söyleyeceğim; az yada çok bu fiyaskoda sayın Büyükerşen'in de sorumluluğu vardır... 10 yıldır bu olayı farketmemiş olması kabul edilemez... Bu konu Sayın Büyükerşen'in istifasını gerektirmez ama en azından kendi sorumluluk payı için özür dileyebilir...

Bu son olaydan bağımsız olarak CHP'ye bir şey önermek istiyorum; 

Aslında Sayın Büyükerşen son seçimde aday olmak istemedi. Kılıçdaroğlu kendisine aşırı ısrar etti. Sayın Büyükerşen aşırı ısrar karşısında ilerlemiş yaşına rağmen adaylığı kabul etti. Hatta bir şartla kabul etti. Bundan sonraki seçimde kendisine baskı yapılmamasını, bu kabul ettiği adaylığının son seçimi olacağını söyledi ve bunları basınla paylaştı...

CHP'nin Sayın Büyükerşen isminde ısrar etmesi anlaşılabilir. Çünkü Sayın Büyükerşen'in isminin seçimi kazanmaya yeteceğini düşünüyorlar ve haklı da çıkıyorlar. Evet, CHP için amaç hasıl oldu ve Eskişehir kazanıldı. Ayrıca meclis çoğunluğu da kazanıldı. Yani Sayın Büyükerşen başkanlığı bıraksa bile yerine gelecek isim yine CHPli olacak...

Büyükerşen ilerlemiş yaşına rağmen partisi için büyük özveride bulundu ve son kez aday olup partisine seçim kazandırdı... CHP bu saatten sonra Sayın Büyükerşen'in başkanlıktan ayrılıp yerini genç bir CHPliye bırakmasından birşey kaybetmez... Sayın Büyükerşen için de CHP için de Eskişehir için de en iyisi olur... Sayın Büyükerşen keyifli bir emeklilik geçirir, CHP bir sonraki seçime girecek ismi şimdiden hazırlamış olur. Eskişehir de belki dinamik bir başkana sahip olur...