Günümüzün en tehlikeli oyuncağı internet, webcam, bilgisayar, cep telefonu…

Bir dönem televizyon yayını başladığında da nasıl kullanacağımızı bilememiştik. Henüz her evde televizyon yokken, televizyon alan aileler her akşam misafir ağırlamaktan bıkıp usanmıştı.  Çoluk çocuk gidilen evlerde, ev sahibine verilen eziyet düşünülmeden, tabir- i caizse ağzı açık, izlenirdi programlar bayrak çekilinceye kadar.

Zamanla televizyon çoğaldı da, her eve bir, olmadı iki, üç televizyon alındı ve misafir işkencesi sona erdi. Sona erdi de dertler bitti mi? Elbette hayır, bu kez de televizyonun karşısında akşama kadar zaman öldüren büyükler, çocuklar türedi. Bugün hala televizyon izlemeyle çalışma hayatını ayıramayan kişiler var. Pek çok öğrenci, anne, baba gece yarılarına, sabahlara kadar televizyonun başında…

Henüz televizyıon denilen canavardan nasıl korunacağımızı öğrenememişken bilgisayar, dolayısıyla internet giriverdi hayatımıza. Evet, internet sayesinde çok kolaylaştı bilgilere ulaşmak. Neredeyse yaşamımızın tamamı internete bağlandı. Mazallah bir gün çökerse neler olur kim bilir?

Özelimiz de kalmadı artık, ne yaptıysak facebookta...Fotoğraflarımız, aşklarımız.Bilmem kimin ,bilmem kimle ilişkisi var...Ne kadar önemli bir haber, tabii bilmeli cümle alem ilişkimizi. Ya da ilişkimizin bittiğini duyurmalıyız bütün dünyaya. Hatta aile albümünü sergilemeliyiz herkes görsün diye. Hatta her gün özel, çok önemli notlar düşmeliyiz herkes durumumuzu bilsin diye. “Ayyyyy! Çok canım sıkılıyor... Apartman boşluğunda sessizlik isterim...”

İki tarafı keskin bıçak gibi bilgisayar, internet… Doğru kullanırsanız ne ala...

Ya da sabahlara kadar oyun sitelerinde gezer, sabah da dayak yemiş gibi yorgun kalkar, iş yerinde akşamlara kadar uyuklarsınız.

Sınavlar da sanal artık… Bursluluk sınavlarındaki sonuçlara inanıp da gönlü rahat bir şekilde indirim yapabilecek mi okullar. En dürüst dediğiniz veli bile söz konusu çocuğu olduğunda her türlü hileye başvuruveriyor.

İçindeki ses yanlış dese de oturuyor çocuğunun yanına o soruları çözerken önce uzaktan izliyor göz ucuyla çaktırmadan, sonra bakıyor yanlış yapıyor kontrol edemiyor kendini bir de bakıyor sınava giren çocuğu değil kendisi. Yanlış olduğunu bilse de kendine hakim olamıyor zaar. Bazı evlerde daha da abartılı haller de mevcut; anne baba hatta bazen hala teyze girivermiş devreye.

Şimdi soruyorum okurlarıma : “ Sınav sonucu kime ait olacak bu durumda!”( Üç bilinmeyenli bir denklem gibi, çöz çözebilirsen. )

Yalnızlığını da internette gidermeye çalışıyor pek çok kişi. Hatta aşklarımızı bile orada arar olduk. Sevişmelerimiz bile sanal artık.

Ölümü bile internetten gerçekleştirdik, bütün dünya duysun diye. Bu kadarı da pes dedirtecek şekilde.

Ya o küçücük yavrular, emeklemeyi öğrenmeden bilgisayarla tanışıyor neredeyse. Gururla anlatıyoruz eşe dosta çocuğumuzun internet kullanımındaki ustalığını, tabii çok zeki bizim yavrumuz. Nasıl da çabuk öğreniyor bu sanal âlemi...

Kör eşek bile aynı çukura iki kere düşmezmiş. Biz ne eşeğiz ne de kör. Öyleyse niçin düşüyoruz teknoloji çukuruna defalarca...