Sevgilisi Tuğçe Can'ı sırtından, karnından ve boğazından bıçaklayıp kaçtı. Sağlık ekiplerince hastaneye kaldırılan Tuğçe Can, hayatını kaybetti.

Eskişehir’de yaşanan bu talihsiz olay yalnız Eskişehir’ i değil; bütün ülkeyi yasa boğdu. 

Neler oluyor bize… Hani hoş görü, karşındakine saygı, yaşam hakkı…

Türk erkekleri, sevdiklerine, sevgililerine karşı sorumluluklarını iyi bilir.  

Özellikle kadınlar ve çocuklar konusunda daha hassastır; korur, kollar. 

Türk erkeği, sevmeyi 'sahip olmak' olarak algılar ve hemen sevdiği kadını kıskanmaya başlar. Telefonunu kurcalar çaktırmadan, fotoğrafları inceleme altına alır, mesajlarını okur. Tanımadığı bir erkekle çekilmiş fotoğrafınıza mı rastladı telefonunuzda ya da sosyal medyada, işte şimdi yandınız. Derhal soruşturma başlar. “Bu kim, neden bu kadar samimisiniz, o sana (ya da sen ona )neden böyle bakıyorsunuz. Bak, bana doğruyu söylemezsen ben araştırır bulurum.”

Bu olay ya da olaylardan sonra baskı da başlamıştır. Bu ilişki için  'sonun başlangıcı' dır.  
Güven bitince kadın, eşi ya da sevgilisiyle ilgili her şeyi gözden geçirmekte tereddüt etmez. Önceleri hoşuna giden o kıskançlıklar, artık bunaltır kadını. 

Geç de olsa kadın gözlerini açmıştır. Ve gerçek ‘son’ a gelinmiştir.

Ayrılmak istediğini söyler kadın… Söyler de “ kıyametin kopacağı “aklına gelmez.

Öyle sahiplenmiştir ki eşini, sevgilisini erkek hazmedemez ayrılığı… Ona göre yaptığında bir yanlışlık yoktur; çünkü öyle yetiştirilmiştir. Ve sarılır bıçağa keser boynunu kadının ya da öfkesi bitene kadar bıçaklar kadını.
Haklıdır, onun kadınıdır, kimseyle paylaşmak istemez. Sonuç :”Ya benimsin ya toprağın…” Çözüm sosyologlarda öncelikle, sonra mı eğitim…