Büyük ablam Diyarbakır’da yaşıyordu ben liseye yeni başladığımda. Yaz aylarında ziyaretine gittim…
Sabah saatlerinde kapı çaldı, ablam, “Hakkı kapıyı aç, kapıcı Heybet gelmiştir. Çöpü ver” dedi…
Gittim kapıyı açtım, 1.55 boylarında, zayıf mı zayıf, hayattan bezmiş bir erkek duruyor karşımda. Çöpü verip kapıyı kapattım, sonra ablama, “Adamın adı Heybet, ama kendisini görünce insan gülmemek için zor tutuyor kendini. İsmi Heybet olmasa gülünecek bir şey yok. Anne babası büyük kötülük yapmış” dedim…
Akşam saatlerinde kapı çalınca ablam bu kez, “Hakkı, Perişan gelmiştir, söyle üç ekmek alsın” dedi. La havle çektim tabii, kapıyı açtım. Karşımda, 1.75 boylarında, omuzu benim omzumdan daha geniş, yanakları pembiş pembiş bir kadın. Adı, Perişan!
Perişan gittikten sonra ablama, “Heybet’in de Perişan’ın da anne babaları fıkra yazarı adeta. Ancak ikisini evlendirmiş olmaları daha büyük bir fıkra” dedim…
Ablam, “Heybet ile Perişan, hala dayı çocukları” demez mi! Bir de kuzenler yani…
Sülale olarak espri yetenekleri çok büyük!
Yıllardır, AK Parti kurulduğundan beridir çevremdekilere itiraz ederim: “Allah aşkına ‘AKP’ demeyin. Adamlar partilerine bir isim belirlemişler. Yasa öyle diyor. Ayrıca, siz ‘AKP’ dedikçe sanki onlar ‘ak’ gibi oluyor. Oysa siz de ‘AK Parti’ deseniz, bir süre sonra insanlar bu isme yabancılaşacak ve ortada ‘ak’ vurgusu kalmayacak.”
Tıpkı çocuğuna Heybet ismi koyduğunda çocuğunun heybetli olmadığı, Perişan ismi olanın perişanlık yaşamadığı gibi!..
AK Parti’nin yaptığı “uyanıklık” benim söylediğim yöntemle “boşa çıkarılmayınca” tabii benzer isimli partiler oluştu. HAS Parti gibi, İYİ Parti gibi…
AK Parti’de yapılan hatayı bir süre karşı taraf yaptı İYİ Parti konusunda…
“İP” dendi, “Sözde İYİ parti” dendi…
Ancak erken dönüldü bu yanlıştan ve şimdi rakipleri de “İYİ Parti” ismini kullanıyor…
Gelelim konumuza…
Dikkat ediyorum, İYİ Partili dostlar, yeni kurulan “Gelecek Partisi” ve “DEVA Partisi” hakkında bahsederken isimlerini böyle dillendiriyorlar, ancak “AKP” demeye devam ediyorlar…
Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın kurduğu partileri “rakip” olarak görmedikleri için isimlerini böyle kullanıyorlarsa çok kötü. Yooo, benim söylediğim gibi, “Biz bu partileri rakip olarak görüyoruz, o yüzden isimlerini doğru kullanıyoruz ki, bir süre sonra isimlerinin önemi kalmasın” diyorlarsa o daha kötü, bu kez onlara, “Neden ‘AKP’ demeye devam ediyorsunuz, bu parti sizin rakibiniz değil mi?” derim…
Ve asıl probleme gelelim…
İYİ Partililer, Davutoğlu ve Babacan’ın partilerini rakip olarak görmüyorlarsa, kendilerini bekleyen tehlikeye…
Yıllar önce, CHP, Meral Akşener parti kursun ve “partimize asla oy vermeyecek sağcı seçmen onları tercih etsin” derken uyarmıştım: “CHP yanlış yapıyor. Bu, ‘sağcı’ denilen kesimin ‘asla ve katiyen’ oy vermeyeceği parti, AK Parti’dir. Seçeneksiz kalırlarsa kesinlikle CHP’ye oy verirler. CHP, bir gün mutlaka kendisine gelecek seçmeni, kendi eliyle başka bir partiye yönlendiriyor…”
Her zaman olduğu gibi inanmadılar bana…
Ancak son yerel seçimde gördük ki, bu kitle, seçeneksiz kalırsa CHP’ye oy veriyor, ancak “AKP”ye asla!
Şimdi, İYİ Partili dostları uyarmak isterim…
Ahmet Davutoğlu’nun da Ali Babacan’ın da AK Parti’den koparacağı oy çok sınırlı…
Kişisel yakınlıktan kaynaklı birkaç yüz bin oydan bahsedebiliriz iyi ihtimalle…
Ancak, İYİ Partili dostlar emin olsun ki…
Bu iki parti de kendilerine oy veren kitleden yüksek miktarda oy “çalma” potansiyeline sahip…
Ben söylemiş olayım da, ister inansınlar ister inanmasınlar…
İnanmasalar bile, “DEVA Partisi” ya da “Gelecek Partisi” derken nasıl hiç düşünmeden kullanıyorlarsa bu isimleri, “AK Parti” derken de hiç düşünmesinler…
“Yoook biz illa ki AKP diyeceğiz” diyorlarsa da…
“GP” de diyebilirler, “DP” de!..