Kentlerde kamusal bina ve alışveriş alanlarının belirli merkezlerde toplanması, ulaşımın yönünü tek bir odağa çevirmektedir. Bu durum sağlıklı ulaşım ve trafik güvenliğinin tehdit edilmesini doğurmaktadır. Günümüzde trafiğe her geçen gün yeni araçların çıkması, yeni yol ve otopark ihtiyacı, kaza ve tehlike riskleri temel sorun alanları olarak çözüm beklemektedir. Bu bağlamda kazalarda meydana gelen can ve mal kaybı, oluşan ciddi yaralanmalar; ulaşım güvenliğinin önemini ortaya koymaktadır.

Kentte hareketlilikten ziyade erişim önemlidir. Yani gideceğimiz yere, planladığımız saatte ulaşmak. Toplu taşıma, bisiklet ve raylı sistemler tercih edilerek çevre açısından daha zararsız ulaşım türleri bu konuda önem arz etmekte. Ayrıca zamanla artan çevre sorunları, açık alan kayıpları, uzun ancak daha az riskli yolların tercih edilmesi alternatif ulaşım yöntemlerinin ne kadar önemli olduğunu göstermekte. Bu kapsamda kentteki tüm yolculukların en az yarısını yaya olarak veya bisikletle gerçekleştirmek mümkün olamaz mı?

 Dünyada birçok kentte hem söz konusu kayıpların azaltılması hem de ulaşımın daha güvenli ve sağlıklı bir şekilde yürütülmesi amacıyla yeşil yol türü uygulamalar kullanılmaktadır.

Yeşil yollar; doğal bir koridor boyunca ya da rekreasyonel kullanıma dönüştürülmüş demiryolu güzergâhı, kanal, manzara yolu ya da diğer güzergahlar boyunca oluşturulmuş parkları, kültürel ya da tarihi alanları birbirine ve yerleşim alanlarına bağlayan çizgisel açık alanlar olarak tanımlanmaktadır. Yeşil yolların kentliye bisiklet kullanımı ve yürüyüş gibi alternatif ulaşım ve sağlıklı dinlenme alanları imkanı tanıması ile kentlerin açık-yeşil alanları arasında bağlantı sağlaması hem ulaşım güvenliğini hem de sağlıklı yaşamı tesis etmektedir.

New York kenti, Brooklyn-Queens Yeşil Yolu bu hususta önemli bir örnektir. Yeşil yol uygulamasının belirli bir bölümünü oluşturan Brooklyn Nehir Kıyısı Yeşil Yolu, bir taraftan alternatif ulaşım imkânı sağlarken, diğer taraftan su ve hava kalitesini iyileştirme ve kamu sağlığını korumayı amaçlamıştır.

Mevcut ulaşım güzergâhları güncellenirken bazı güzergâhlarda motorlu taşıt şeridi yanına bisiklet ve yürüyüş yolları eklenmiş, bazılarında ise motorlu taşıta kapatılarak sadece bisiklet yolu kullanımına izin verilmiştir. Uygulama kapsamında, 13 park, 2 botanik bahçesi, New York Akvaryumu, Brooklyn Müzesi, New York Bilim Enstitüsü, Queens Müzesi, Shea Stadyumu, Ulusal Tenis Merkezi, 2 çevre eğitim merkezi, 3 göl ve yakın çevresi, 1 su havzası alanı, Atlantik Okyanusu’ndan Long Island’a uzanan yaklaşık 64 km’lik yol, bisiklet ve yaya yolu ile birbirine bağlanmıştır.

Türkiye’de kentlerde yaşanan ulaşımın çoğu tek merkeze yöneliyor. Bu da sabah ve akşam yoğunlaşan yaya ve araçları kapsayan trafik problemini gündeme getirmekte. Vatandaşların belirli bir kısmı bu kalabalığa girmemek için ikametine yakın alternatif alanları seçmekte, işyerleri merkezin dışında olanlar ise çarşıyı çoğunlukla kullanmamakta. Dolayısıyla öncelikle her şeyin tek merkezde toplandığı kent anlayışından uzaklaşmak, çok merkezliliğe yönelmek gerekiyor. Ardından hayal gibi gelse de üniversiteleri, okulları, hastaneleri, müzeleri, diğer kamu binalarını, spor ve dinlenme alanlarını, parkları, alışveriş merkezlerini, çarşı ve pazarı motorlu olmayan ulaşım yöntemiyle birbirine bağlamak. Kısaca araziyi kullanım anlayışımızı değiştirmemiz gerekiyor.

Böyle bir anlayışın inşa edilmesi ve kurumsallaşması halinde işinize, gezinize, alışverişinize toplu taşıma veya özel araç kullanmadan yeşil alanların çevrelediği bir yoldan yürüyerek ya da bisikletle gidebileceksiniz. 1 saat bile yürümeniz rahatsız etmeyecek aksine bu yolculuk sağlık ve huzur tesis edecek. Elbette böyle bir kentsel düzenlemenin yapılması için kentteki merkezi ve mahalli idare yöneticilerinin, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının güçlü bir ortak iradeyle bir araya gelmesi ve karşılıklı işbirliği gerekiyor.