Bizim evde üç insan ve iki kedi olmak üzere beş kişi yaşıyoruz, buna rağmen her zaman bir bütün gibi davranmıyor, çok az hem fikir oluyoruz…

AK Parti gibi büyük, kocaman, “huge bir yapının” her zaman yekvücut olmasını, davranmasını beklemek imkânsızdır…

İşte o nedenle Pazar gecesi yaşananlar tiyatro değildi, gerçekti, sahidendi ve fakat tiyatro diyenlere inat, çok da güzeldi…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için, Erdoğan’ı sevenler için, AK Parti için, Devlet Bahçeli için, MHP için, BBP için, Süleyman Soylu için ve en önemlisi 2016’dan beri “Cumhur ittifakının” Türkiye için önemini bilenlere göre çok güzeldi…

Süleyman Soylu’nun istifasından sonra göbek atanlar, sevinenler, katıksız Erdoğan düşmanları, PKK ve FETÖ için ise hüzünlü biten bir tiyatroydu!

Süleyman Soylu semboldür aslında…

Soylu’nun terör ile mücadeledeki duruşu yüzünden onu seven ve inananların ziyadesinde son yıllarda partilerindeki değişime sessizce tepki gösterenler için semboldür…

Pazar gecesi iki saat için yaşanan patlama bunu net olarak gösterdi…

Bugüne kadar ekonomiyi emanet ettiği kişiler tarafından ya yanıltılan ya da kendisinden saklanan bilgiler nedeniyle bir türlü istediği hedefe ulaşamayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın verdiği zor bir karar var: “Damadını ülke ekonomisinin başına getirmek…”

Erdoğan’ın damadının da ülke ekonomisiyle uğraşmanın yanı sıra, parti ve onu bütünleştiren yapılarla uğraşmayı tercih etmesinin ardından AK Parti’de, “Birileri Erdoğan sonrasında partiyi ele geçirmek için dizayn yapıyor galiba, eee bu durumda da biz, hepimiz birer figürana dönüşüyoruz” algısı oluşmuştu…

Bu algı, Süleyman Soylu’yu da kendisi dışında, (bakın burası “çokomelli”: kendisi dışında) karşı taraf haline getirdi…

Oysa Berat Albayrak da Süleyman Soylu da ülke için yaptıklarının, yapabildiklerinin, Erdoğan’ın kendilerine açtıkları “alan” sayesinde olduğunu biliyor ve buna göre davranıyor.

Gel gelelim, sanırım çevreleri, her zaman olduğu gibi, “karşı taraftakinin” bütün işleri “Kendi gelecekleri için” yaptığını iddia ediyor… Ya da ben, böyle bir düşünceye iki tarafın da “çevreleri” yüzünden kapıldıklarını düşünmek istiyorum!

Süleyman Soylu istifa etti…

Kırgındı, yorgundu, üzgündü. Bu kadar doğru işin arasına bir tane de hata karışmıştı, kendisini yalnız hissediyordu. İstifa edeceği haberini uçurmuş, ancak bir türlü “en değer verdiği kişiden” telefon gelmemişti. O, en değer verilen kişi, tıpkı Hakan Fidan’ın istifasında olduğu gibi defalarca durdurmuştu kendisini ve oysa bu kez aramamıştı bile…

Alelacele bir metin yazdı ve istifasını cümle âleme duyurdu…

Sonra bir şey oldu…

Son iki yıldır, üzerine ölü toprağı serilmiş gibi sessiz ve kenarda duran AK Parti’nin o muhteşem, çalışkan ve liderlerine bağlı tabanı ayağa kalktı, haykırdı, bağırdı. İstedikleri sadece Süleyman Soylu’nun görevine devam etmesi değildi belki de…

İstedikleri, “Reislerinin hâlâ seslerini duyup duymadığını” öğrenmekti belki de…

O ses her zaman olduğu gibi tam vaktinde, hiç gecikmeden geldi…

Süleyman Soylu gece görüştüğü liderinin tatlı-sert uyarılarından dolayı sabah saatlerinde muhteşem bir açıklama yaparak “mahcubiyetini” dile getirdi…

Koskoca devlet geleneğinde olur mu bunlar?

Olmaz tabii, ama biz Türküz…

Türk usulü devlette de bu işler böyle oluyor tabii…

Engin Altay belki ilk kez haklı! Soylu istifa edince bakanlığı düştü, şimdi yeniden atanıp yeniden yemin etmesi gerekiyor…

Ancak dedim ya, Türk usulü bu…

Süleyman Soylu’nun sabahki açıklaması, yeminin devam ettiğinin de bir göstergesi!..

Şimdi herkes “Süleyman Soylu çok güçlendi” diyor, sanki bunu görmek için uzman olmaya gerek varmış gibi…

Ben de, “Süleyman Soylu’nun siyasi hayatının en büyük sınavı şimdi başlıyor” diyorum…

Gençlik kollarında başlayan, genel başkanlığa uzanan ve sonra o koltuğu bırakıp ülkeye hizmet etmek için gece gündüz çabalayan Süleyman Soylu, bir gün “lider” olacaksa bugüne kadar yaptıklarını unutup bundan sonra yaşayacağı sınav için hazırlanmalı…

Pazar günü elde ettiği gücü, MHP Lideri Devlet Bahçeli gibi yorumlar ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açtığı yolda, daha güçlü ilerlemek için bir fırsata dönüştürürse ne âlâ…

Yok…

Bugünden sonra Soylu’nun çevresinde oluşacak, “Sen aslında Erdoğan’ı yendin” teranelerine kapılırsa…

Bugüne kadar yaptıkları boşa gidecek…

Bakın bugüne kadar “Lider oldu” dediklerimizin özgeçmişine…

Hepsinin geçmişinde bu tür “zor sınavları” başarıyla atlatmışlıklarını görürsünüz…

O yüzden yazımın başlığını “Bir lider doğuyor mu, ölüyor mu” diye belirlemek isterdim, ancak bu yazıma bile “Sana ne AK Parti’nin içişlerinden” diyecek şaşkalozların da bu ülkede yaşadıklarını ve sayılarının da hiç az olmadığını bildiğim için bu haliyle bıraktım!