Yıllardır cilt bakımı yapan biri olarak şunu öğrendim: Bazı ürünler ne kadar şık görünürse görünsün, cildimize değil yalnızca pazarlama masalına hizmet eder.

Geçen hafta bir markette dolaşırken rengârenk şişeler, altın ışıltılı kremler, pembe gülsuyu şişeleri dikkatimi çekti. Raflardan bana “Beni al, seni gençleştireceğim!” diye fısıldıyor gibiydiler.

Tam önümde bir hanımefendi, elinde altın tozlu kremi tutmuş, “Belki işe yarar…” diye mırıldandı. İçimden gülümseyerek dedim ki: “Keşke güzellik bu kadar kolay olsaydı…”

Yıllardır cilt bakımı yapan biri olarak şunu öğrendim: Bazı ürünler ne kadar şık görünürse görünsün, cildimize değil yalnızca pazarlama masalına hizmet eder.

İşte hem kendi tecrübem hem de danışanlarımdan sıkça duyduğum deneyimlerle, asla para vermediğim 5 ürün:

Parabenler ürünlerin raf ömrünü uzatır ama hassas ciltlerde kızarıklık, kuruluk ve tahrişe sebep olabilir. Uzun vadede riskleri hâlâ tartışılıyor. Piyasada paraben içermeyen, güvenilir içerikli ürünler varken bu riske gerek yok.

Instagram’da mucize vaat eden, üç günde lekeleri yok ettiği iddia edilen kremleri bilirsiniz… Çoğu, etkili bir aktif bileşen içermez. Aslında parayı reklama ödüyoruz, etkiye değil.

“Doğal” diye önerilen gül suları, cildi sakinleştirse de toniklerin yaptığı pH dengeleme işlevini sağlamaz. Üstelik yanlış koşullarda saklandığında bakteri üretebilir. Doğal olan her zaman en doğru olan demek değil.

Altın tozlu kremler parıl parıl görünür ama etkisi sadece göz yanılgısıdır. Saç dökülmesine iyi geldiği iddia edilen sabunlar da saç derisini kurutarak dökülmeyi artırabilir. Lüks görünüme aldanmamak lazım.

Güzellik bazen, “Daha çok, daha parlak, daha süslü” diye pazarlanıyor ama aslında en büyük lüks doğru ürünü seçebilmek. Cildimizi gerçek bilimle besleyen ürünler varken pazarlama masallarına para vermek hem bütçemize hem cildimize iyi gelmeyebilir.