"Siz hiç, hastanede nöbete kalıp 2-3 gün uykusuz kaldınız mı? Günler, haftalar, aylar boyunca deliksiz bir uykuya hasret yaşadınız mı? Yıllar boyunca geceleri sürekli telefonlarla bölündü mü uykunuz? Onlarca hastayı aynı anda takip edip, onlarla yaşamak nedir bilir misiniz? Günde 100 hastaya bakmak zorunda bırakıldınız mı hiç? 100 hastadan sonra, 101’nci hasta yakını şikâyet etse de yine de büyüklük gösterip ilgilendiniz mi onunla? Hayatınız boyunca sınavlara maruz kaldınız mı? Nereye atanacağınızı, hayatınızı nerede kuracağınızı bilemeden, buna karar veremeden yaşamak zorunda bırakıldınız mı? Ailenizi, hayatınızı çoğu zaman bir kenara koyup başkalarının hayatlarını kurtarmak nedir bilir misiniz? Her gün 9-5 çalıştığı masa başındaki çooook rahat işine gidip hiçbir işe yaramayan bazı memurlarla aynı maaşı, hatta belki de daha azını alırken, her gün “Ya bu doktorlar da ne çok kazanıyor” laflarını dinlemek nedir bilir misiniz? Her gün onlarca hasta yakınına dert anlatmak, kimilerinin hakaretlerine maruz kalmak nedir bilir misiniz? Araya torpil sokmaya çalışıp, diğer hastaları hiç önemsemeyen, sizi sürdürmekle tehdit eden ve bu sayede hastasının daha çabuk iyileşeceğini zanneden bencil ve görgüsüz hasta yakınlarıyla uğraştınız mı hiç? Her gün karşılaşacağınız onlarca hasta yakınından birinin psikopatın teki çıkması korkusuyla işe gitmek, hiçbir güvenliğin olmadığı bir ortamda hayat kurtarmaya çalışmak nedir bilir misiniz? Siz… Güvenlik önlemi olmayan bir hastanede bir doktoru herkesin gözü önünde vurup öldüren caninin “Canım sıkıldı, böyle zevklerim var” sözlerini dinleyip de doktorluğa devam edebilmek nedir bilir misiniz? Güvenlik görevlilerinin bile darp edilebildiği bir hastanede korkmadan çalışabilir misiniz? 
Siz tüm bunlara rağmen hiç hayat kurtardınız mı? 
Bir daha bir hastaneye gittiğinizde tüm bunları yaşayan bir doktorla karşılaşabileceğinizi unutmayın… Bir kez olsun, unutmayalım…"

Yukarıdaki yazıyı ilk defa "Siz hiç hayat kurtardınız mı" başlığıyla 1 Haziran 2015’te yazmıştım… Ve sonraki yıllarda her 14 Mart Tıp Bayramı'nda yeniden yayınladım ve hatırlattım... Bu yılki 14 Mart Tıp Bayramı hariç... 

Bu yazıdaki her şey, o geçen yaklaşık 5 yıllık sürede neredeyse hiç değişmedi, biliyorsunuz değil mi?

En azından bilmeyenler, hiç düşünmemiş veya önemsememiş olanlar da, şimdi bu salgın vasıtasıyla anlamış oldular... 

Günlerdir aslında bu yazının devamını yaşıyoruz, sağlık çalışanlarının ne yaptığını anlatırken ve onları alkışlarken... 

Öte yanda ise... Sağlıkta şiddetin önlenmesi yasası üzerinden yapılan tartışmaları üzüntüyle izliyoruz.. Maalesef... 

Anlamamız gereken şu ki, bu yasanın artık daha fazla bekleyecek durumu yok. 

Sağlık çalışanlarının bu zorlu günlerde tahammülünü zorlamanın bir anlamı ve faydası da... 

Hemen, şimdi ve en doğru dürüst şekilde... Öyle lütfeder gibi de değil, dünyaya örnek olacak şekilde bu yasanın çıkarılması ve hayata geçirilmesi için daha ne denilmesi ve yaşanması gerek, gerçekten bilmiyorum...