Yunus Emre, şiirlerinde sıkça derviş, dervişlik üzerinde durur:

    ‘’Bu dervişlik durağı bir acayip duraktır

    Derviş olan kişiye evvel dirlik gerektir’’

      Derviş ve dervişlik Türk kültüründe çok geniş bir sözlü ve yazılı metnin konusu olmuştur.

      Derviş, Farsça ‘deryoş’ kelimesinden değişikliklere uğrayarak  İslâm lugatine girmiştir. Kapı kapı dolaşan muhtaç, yoksul ve fakir anlamına gelmektedir. Sadaka toplayan kişi manasında da kullanılan derviş kavramı, zaman içerisinde ‘sufi ‘ karşığını almıştır. Derviş yerine ihvan (kardeş) kelimesine de yer verildiği görülür. Türkçe’de derviş kavramıyla aynı anlamda eren, ermiş, emre, kul, dede, baba, abdal kelimelerinin de kullanıldığı görülmektedir.

   Dervişlik; nefsi terbiye etmeleri, gezgin olmaları, kılık-kıyafeti önemsememeleri,  iç aydınlığı benimselemeleri, yardım ve iyilik peşinde koşmayı  gaye edinen ermiş kişilerdir. Dervişlik bir meslek olmayıp kendini Tanrı yoluna adamak, bunun için de her türlü masivadan sıyrılarak nefsini eğitmek davranışına girmektir. Bu davranış, bir yaşama biçimidir. Yunus Emre, kendine verdiği bazı sıfatlarda bu davranışın ön bilgilerini verir: Miskin Yunus, Derviş Yunus, Âşık Yunus, Koca Yunus, Yunus Emrem…

  Rivayete göre Yunus Emre, 3000 şiir söylemiş, Molla Kasım bu şiirlerden aykırı bulduğu bin tanesini yakmış, bin tanesini suya atmış, kalanbin şiiri okurken, “Derviş Yûnus bu sözü eğri büğrü söyleme/Seni sîgaya çeken bir Molla Kasım gelir” beytine rastlayınca pişman olup tövbe etmiş ve şiirleri imha etmekten vaz geçmştir. İnanılır ki, yakılan şiirler gökte melekler, suya atılanlar balıklar, kalan şiirler de insanlar tarafından okunmaktadır. Yûnus Emre'nin tespit edilen 417 şiiri insanlar tarafından severek okunmaktadır. Pek çok şiirinde dervişlik konusu geçmekle beraber Yunus Emre’nin özellikle derviş ve dervişlik üzerine söylenmiş şiirleri şunlardır:

Bu dervişlik dedikleri /85,

Ben dervişim diyen kişi/147,

Hakkı bulmak isteyenler/162,

 Kim dervişlik ister ise/180,

Dervişlik dedikleri/193,

 Dervişlik dedikleri 195,

Ey bana derviş diyen/265,

Dervişlik der ki bana sen derviş olamazsın/287,

Bu dervişlik yoluna aşk ile gelen sensin/305

Derviş olan kişiler/321, (*)

    Yunus Emre, şiirlerinde dervişlik yolunun gerek ve öğretilerini pedagojik bir sistem içerisinde öğrenci- öğretmen ilişkisiyle anlatmaktadır. Dört kapı olarak tanımlanan şeriat, tarikat, hakikat ve mârifet tasavvufun esasını teşklil eder.

 Yunus Emre bu esası ; ‘’ Şeriat, tarikat yoldur varana / Hakikat, marifet, andan içeri’’ beyitiyle  ifade eder. Tasavvuf yoluna giren derviş, bu aşamaları çilelerle çekip doldurarak  gerçeğe ulaşabilir. Bu yol, çile ve nefse zor gelen eziyetlerle doludur. Tanrı aşkıyla donanarak olgun insan olabilmek için ‘’ terk-i dünya, terk-i ukba, terk-i hesti, terk-i terk’’  sırına ermek gerekir.

     Yunus Emre, yukarıda ilk dizelerini verdiğimiz derviş ve dervişlik konusunu işlediği şiirlerinde yola girmenin usullerini belirtir.

   O, nefsini derviş eylemek için bir mürşide bağlanmak ve böylece  derviş olmak özlemiyle yola girmek arzusundadır.

    Yunus Emre, öncelikle dervişliğin gerekleri üzerinde durarak  zorluklarını gösterir:

   Bu dervişlik durağı bir acayip duraktır,
   Derviş olan kişiye evvel dirlik gerektir.

Çün onda dirlik ola, Hak ile birlik ola,
Varlığı elden koyup, ere kulluk gerektir.

Kulluk eyle erene, şarktan garbı görene,
Senden haber sorana, çok miskinlik gerektir.

Miskin olagör bari benlikden ırak yürü,
Gönlünde benlik olan dervişlikden ıraktır.

Hak ere benim dedi, varlığın erde kodu,
Erenlerin himmeti yerden göğe direktir.

Bu dervişlik beratın okumadı müftüler,
Kim ne bilir ki bunu bir acayip varaktır.

Ey Yunus arif isen, anladım bildim deme,
Tut miskinlik eteğin, ahir sana gerektir.

  Daha sonra da derviş olmanın türlü yönlerini dizerek bunlara uymayanların derviş olamayacağını söyler:

Dervişlik der ki bana sen derviş olamazsın
Gel ne deyeyim sana sen derviş olamazsın

Derviş bağrı baş gerek gözü dolu yaş gerek
Koyundan yavaş gerek sen derviş olamazsın

Döğene elsiz gerek söğene dilsiz gerek
Derviş gönülsüz gerek sen derviş olamazsın

Dilin ile şakırsın çok mailer okursun
Vara yoğa kakırsın sen derviş olamazsın

Kakımak varmışsa ger muhammet de kakırdı
Bu kakımak sende var sen derviş olamazsın

Doğruya varmayınca mürşide yetmeyince
Hak nasip etmeyince sen derviş olamazsın

Derviş Yunus gel imdi ummanlara dal imdi
Ummana dalmayınca sen derviş olamazsın

   Yaratılanları Yaradan’dan dolayı sevmesini bilen, insani duygulara değer veren, hayata hoşgörüyle bakabilen insanların meydana getirdiği bir toplum huzura kavuşacak, bütün dünyanın bu güzelliklere sahip olmasıyla barış ve kardeşlik gerçek anlamda sağlanmış olacaktır.

(*)  Selim Yağmur, Yunus Emre Divanı, Türk Dünyası Kültür Başkenti Dergah Yayınları 2013 İstanbul