Yetersiz beslenme,açlık ve gelir dağılımındaki eşitsizlik ne yazık ki,günümüzde dünya toplumlarının pek çoğunda,sorun olmaya devam etmektedir.Oysa,insanın varlığını devam ettirebilmesi için,yeme,içme,barınma,giyinme gibi fizyolojik ihtiyaçlarını asgari düzeyde karşılaması gerekmektedir.

        Bu nedenle, insan kendisinin ve yakınlarının zorunlu ihtiyaçlarını karşılamak,içinde yaşadığı topluma faydalı olmak için,devamlı surette çalışmak mecburiyetindedir.Zira ailesinin rızkını temin etmek üzere meşru yollardan çalışmak,kazanmak,üretmek,bir kimseye ibadet sevabı kazandıran erdemli bir davranıştır.Çünkü;’’İnsanın yediği şeylerin en güzeli,kendi kazancından olandır.’’(Nesai,Büyu’,1)

          Tüm insanlar özgür ve eşit olarak doğarlar.Ancak,iktidar,güç,isteği ve tutkusu,bazı toplumları,devletleri,insanları kibire,gurura,mal ve para biriktirme,sömürme,hükmetme,her şeye sahip olma hırsına yöneltir.Altın,petrol,değerli madenler,araziler gibi dünyanın maddi değerlerine,nimetlerine sadece kendileri sahip olmak isterler.Onunla diğer insanlara üstünlük taslamak,hakimiyet kurmaya çalışırlar.

        Zor işlerde başkalarını çalıştırırlar...Karınlarını doyuramayacak,açlık sınırında ücretle onları sömürürler…Aldatırlar,entrikalar çevirirler,düzenler kurarlar…Bölüp parçalarlar ,toplumları birbirine düşürürler…

         Kendi konforlarını,iktidarlarını,rahatlarını sürdürmek,rant paylaşımından aslan payını almak,haksız kazanç elde etmek için yaparlar bütün bunları…

          Bir tarafta bir eli yağda,bir eli balda aşırı lüks,israf ve gösteriş içinde yaşayanlar;diğer yanda varlık- yokluk mücadelesi verenler…Maslow’un ‘’İhtiyaçlar Hiyerarşisi’’nin daha ilk basamağında yer alan fizyolojik ihtiyaçlarını bile karşılayamayan açlık sınırındaki insanlar…Sağlıktan,barınmaya,gıdadan,giyinmeye kadar temel insani haklardan mahrum olanlar…

         Necip Fazıl Kısakürek’in ifadesiyle;

 ‘’Allah’ın on pulunu bekleyedursun on kul;

  Bir kişiye tam dokuz,dokuz kişiye bir pul,

  Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa;

  Yaşasın,kefenimin kefili karaborsa!’’

         Halbuki,dini kaynaklarımızda da,mal,servet gibi toplum olarak üretilen maddi değerlerin sadece zenginler arasında dolaşan bir kudret ve üstünlük aracı olması hoş görülmemiştir.(Haşr,7)Sosyal adaletin sağlanması, refahın toplumun geniş kesimlerine yayılması öngörülmüştür.

          ‘’Oxfam yardım kuruluşunun 2018 yılı raporuna göre,dünyada en zengin 26 kişinin servetinin,dünyanın en yoksul %50’sine eşit olan 3,8 milyar insanın mal varlığına eşit olduğu tespit edilmiştir.Yine dünyanın en yoksul %50’sine eşit olan 3,8 milyar insanın gelirinin %11 azaldığı ve en zengin %1’lik kesimin gelirinin %12 arttığı ve dünyanın en zengin 10 ülkesinin gelirinin,en fakir 10 ülkenin gelirinin %77 katı olduğu gözlemlenmiştir.’’

          Ülkemizde de durum farklı değil;’’TÜİK ‘’Gelir ve Yaşam Şartları Araştırması’’nın 2019 raporuna göre;en yüksek gelire sahip %20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay %46,3 olurken,en düşük gelire sahip %20’lik grubun payı %6,2 dir.’’

             Aslında bu eşitsizlikleri ve gelir dengesizliklerini görmek,bilmek için,bu verilere bile hiç ihtiyaç yoktur.Dünyanın çoğu ülkelerinde,toplumlarında gökdelenlerin dibinde,yanında çöpten yiyecek toplayan yoksulları,yalın ayak başı açık dolaşan çocukları,sosyal medyadan her gün görüyoruz,izliyoruz.

             Allah yeryüzü sofrasına nimetleri,kaynakları dengeli,adil bir şekilde göndermiştir.Normal şartlarda eşit,adil paylaşıldığında,dağıtıldığında herkesin ihtiyacını karşılayacak kadar yeterli kaynaklar,sayısız nimetler ve ürünler mevcuttur.Ancak çalışmak,arayıp bulmak,icat etmek,üretmek,geliştirmek ise,biz insanlara kalmıştır.O nedenle ekeceksin,biçeceksin,keşfedip,araştırıp bulacaksın…Kendin faydalandığın gibi,insanlığın da hizmetine sunacaksın…Adil paylaşımı sağlayacaksın…

          Durum böyle iken,neden dünyanın değişik,farklı bölgelerinde bir kısım insanlar bu kaynaklardan mahrum bırakıldıkları için,açlıkla burun buruna yaşıyorlar?

          Tüm insanlar Hz.Adem ile Hz.Havva’nın çocukları,aynı Allah’ın kulu,hepsi kardeş ise-‘‘Müminler ancak kardeştirler,iki kardeşinizin arasını düzeltin…’’(Hucurat,10) Peki,neden kin,nefret,şiddet,sömürü bitmiyor,insanlar birbirini boğazlıyor?

           Bu ve benzeri ilahi tespit ve emirlere inanıyorsak,ekonomik,toplumsal ve siyasal hayatımızda yaşadıklarımız, neden kardeşçe değil? diye insan kendi kendine sormadan edemiyor.

         Vicdanlar kirlendi mi,insanlık çürür.Halbuki,’’Biri yer biri bakar,kıyamet ondan kopar.’’anlayışı bizim kültürümüzde yer alır.Utanmazlığın,arsızlığın,hakkaniyetsizliğin,haksız kazancın alıp başını gittiği günümüzde,tüm bu olumsuzluklara rağmen insanlık ölmemeli,insanlığı yaşatmalı...  İnsanlar vicdanlarını birazda yüreklerinde taşımalı;midelerinde,cüzdanlarında ve menfaatlerinde değil…

       Halbuki,aslında mal-mülk,servet hiç kimsenin değil,hepimiz emanetçisiyiz;’’dünya malı dünya malı dünyada kalır’’,dünyadan mal götüren ne duyulmuş,ne görülmüştür.

Türk dünyasının’’bilge atası’’Dede Korkut (Korkut Ata) asırlar öncesinden bakın ne güzel söylemiş;

‘’Hani dediğin iyi erenler,

Dünya benim diyenler,

Ecel aldı yer gizledi,

Fani dünya kime kaldı?

Gelimli gidimli dünya,

Son ucu ölümlü dünya…’’