Başta Eskişehir olmak üzere yurdumuzun çeşitli illerinde, ilçelerinde düzenlenen, bizimde katıldığımız ve Emirdağ'ımızın kültürel değerlerini  bildirilerimizle tanıtmaya çalıştığımı çeşitli '' Halk Edebiyatı''   seminer, kongre ve sempozyumlarda, ayrıca yine Emirdağ'ımızı tanıttığımız televizyon programlarında şahsıma en çok sorulan bir soru vardır.

 O da Emirdağ Türkülerindeki ve bilhassa türkü sözlerinde derin anlamın nereden geldiğidir. Bu mana zenginliğine başta meşhur olmuş '' Emirdağlarına Kara Gidelim'' , '' Yaşar'', ''Al Fadimem'', '' Harmana Yığarlar Sarı Samanı'' , '' Zalim Poyraz'', ''Cevizin Yaprağı'' gibi türkülerimizde olduğu gibi bütün Emirdağ Türkülerinde rastlayabiliriz.

Ben bu sorulara Emirdağ'da Türkü bestelenmez ''Türkü Yakılır'' şeklinde cevap veririm. Aslı da O dur. Emirdağ Türkülerindeki mana zenginliğinin sebebi ''Yakma Türkü'' olmalarından, yani ''İrticalen'' o anda yakınmalarından, söylenmelerinden kaynaklanmaktadır.

Türkü nasıl yakılır? Bence türkü yakma olayı tıpkı ''Ağıt yakma'' da olduğu gibi Emirdağ'ı ve Emirdağlıyı karakterize eden en önemli olaydır. 'Suyu sert, insanı mert'' olan Emirdağlıların gönül zenginliğinin, duygu yükünün ortaya çıkmasıdır.

Türkü genelde bir olay sonucu yakılır. Bu olaya duygularda eklenince o derin mana zenginliği ortaya çıkar. Sevdaları, gurbeti, hasreti, umudu, umutsuzluğu, acıyı, mutluluğu yüreğinde yaşayan Emirdağlı hemen eli kulağına atar. Mesela Şahan Gelin'in hikayesi, otlağın üzerine çıkıp elini kulağına atan Emirdağlının dilinde ''Yaşar'' türküsü oluverir.

Emirdağlı elini kulağına atmaya görsün, yaşadığı hadiseyi o anki hislerini de katarak ve gerektiğinde taşlamalar yaparak ''Galiba havaya'' dönüştürüverir. Emirdağ Türküleri ayrıca konu zenginliği ve ifade gücü ile de kendini gösterir.

KAYNAK: Emirdağlı FİKRET AKIN'ın ''Emirdağ'dan Esintiler' adlı kitabından alınmıştır.