Bir toplum gelenekleriyle vardır. Eskiden pencerenin önünde sarı çiçek varsa; bu evde hasta var, demekti. Ev in önünde hatta bu sokakta, gürültü yapma anlamına gelirdi.

Pencerenin önünde kırmızı çiçek varsa; bu evde gelinlik çağına gelmiş, bekar kız var demekti. Evin önünden geçerken ‘konuşmalarına dikkat et ve küfür etme’ anlamına geliyordu. Kahvenin yanında su gelirdi. Şayet misafir toksa önce kahveyi alır, açsa suyu alırdı. Ona göre ya yemek sofrası hazırlanır ya meyve ikram edilirdi. Kapıların üstünde iki tokmak olurdu. Biri kalın biri ince. Gelen bayansa kapıyı ince tokmakla vururdu. Evin hanımı kapıyı ev haliyle bile açardı. Erkekse kalın tokmakla kapıyı vururdu.

Evin hanımı kapıyı ya örtünüp açar ya da bir mahremi açardı Yolda küçük büyüğünün önünden yürüyemezdi ve geçemezdi. Fitre zekât; Ramazan'dan önce Şaban'da verilirdi. Fakir fukara Ramazan’a erzaksız girmesin diye; esnaf Ramazan ayında toplanıp gerçek bir ihtiyaç sahibinin borç defterini kapatırdı. Beyler konuştukları veya gözleri kaydıkları hanımlarla buluşmaya gidince, hediye olarak 'ayna' alırdı. Bunun anlamı; ‘sana senden daha güzel verebilecek bir hediye yok’ demekti.