Öfke çoğu kişinin dile getirmekten çekindiği bir duygu. Ama öfke bastırıldığında yok olmaz; sadece sessizleşir ve davranışlara sızar.
Öfke çoğu kişinin dile getirmekten çekindiği bir duygu. “Kırılmasın”, “Tartışma çıkmasın”, “Gerek yok” diyerek içimize atıyoruz. Ama öfke bastırıldığında yok olmaz; sadece sessizleşir ve davranışlara sızar.
Bu yüzden bazı insanlar tartışmaz ama soğur; kırıldığını söylemez ama uzaklaşır. Küçücük olaylara verilen büyük tepkilerin arkasında çoğu zaman birikmiş, ifade edilmemiş duygular vardır. Psikolojide buna bastırılmış öfke denir: dışa çıkamayan duygu, beden ve davranış üzerinden kendini göstermeye başlar. Çene sıkma, gerginlik, uyku bozuklukları da bu sessiz öfkenin bedensel izdüşümleridir.
Toplumsal olarak da benzer bir tablo var. Kimse öfkelenmek istemiyor ama herkes gergin. Çünkü susmak kısa süreli bir çözüm, uzun vadede ise duygunun içerde büyümesine neden oluyor.
Oysa öfke doğru ifadeyle ilişkiyi bozmaz; tam tersine sınırları korur. En basit cümle bile şifadır: “Bu davranış beni incitti.”
Sessiz öfke en çok taşıyana zarar verir. Bu yüzden çözüm, duyguyu bastırmak değil, sağlıklı bir dille duyurabilmektir.