Boşanma, tek bir kelime ama ardında onlarca duygu, yüzlerce soru, binlerce anı bırakır. Bu yüzden boşanma sonrası ilk 24 saat en çalkantılı anlardan biridir.
Boşanma… Tek bir kelime, ama ardında onlarca duygu, yüzlerce soru, binlerce anı bırakır. Bir gün, “biz” diye çıktığınız yolda “ben” olarak devam etmeye karar verirsiniz. O an kalbinizle aklınız farklı diller konuşur. İşte tam da bu yüzden boşanma sonrası ilk 24 saat, insanın hayatındaki en çalkantılı fırtınalardan biridir.
İlk önce büyük bir boşluk… Sanki dünya bir anda sessize alınır. Kahkahaların yankılandığı odalar sessizleşir, telefon ekranı beklenmedik kadar karanlık gelir. Ardından öfke gelir; kendinize, karşınızdakine, hatta bazen kadere. “Doğru mu yaptım?” sorusu zihni kemirir. Ve nihayetinde yalnızlık kendini hissettirir. Yanınızda kimse olmasa da, gölge gibi üzerinize çöken bir his.
Peki, bu duygularla baş etmek mümkün mü? Elbette. Çünkü aslında ilk 24 saat, fırtınanın tam ortasıdır. İnsan kalbini ve zihnini bir yolculuğa çıkarır: önce inkâr, sonra öfke, ardından kabullenme ve en sonunda yeniden doğuş. Tıpkı karanlık bir geceden sonra doğan güneş gibi, boşanmanın da aydınlığa çıkan bir yolu vardır.
Çocuklar açısından ise en kritik nokta, ebeveynlerin tutumudur. Boşanma tek başına travma yaratmaz; asıl travma, çocukların çekişmeye şahit olmasıdır. Sevginin azalmadığını, sadece yaşam düzeninin değiştiğini hissetmek, çocuk için en güçlü ilacın ta kendisidir.
Unutmayalım: Boşanma bir “son” değildir. Bazen bitişler, insanın kendini yeniden bulma fırsatıdır. Kendi gücünü keşfetmenin, yaralarını iyileştirmenin, yeni bir hayat inşa etmenin kapısıdır. Ve belki de asıl özgürlük, ilk kez “kendi hikâyemi ben yazacağım” diyebilmektir.